30 Mayıs 2008 Cuma

Tek Turkiye Teröristler Tarik'ı arıyor

TEK TÜRKİYE YİNE NEFES KESECEK

Teröristler her yerde Tarık'ı arıyor
'Tek Türkiye'nin bu akşam ekrana gelecek yeni bölümünde teröristler, Berfin'i kaçırdığı için peşine düştükleri Tarık'ı her yerde aramaktadır.

Berfin'i polise teslim etmek için çabalayan Tarık, zorlu bir mücadelenin de içine girecektir. Bu arada Zelal, kızına kavuşmak için sürpriz bir karar alırken, aniden rahatsızlanan Zeynep, sağlık ocağına getirilir. Durumu günden güne kötüleşen Zeynep'e sağlık ocağındaki ilk müdahaleyi Dila yapar. Ancak Zeynep'i hastalığı ile ilgili bir süreç bekleyecektir.


Tek Türkiye'ye ödül

Samanyolu'nda yayınlandığı ilk günden bu yana reytinglerini yükselten ve pek çok kurum tarafından ödüllendirilen 'Tek Türkiye'ye bir ödül de Magazin Gazetecileri Derneği'nden geldi. Geleneksel hale gelen ve pazartesi akşamı TİM Maslak Show Center'da yapılan "Altın Objektif Ödülleri-2007"de 'Tek Türkiye'ye "Sosyal Sorumluluk" Jüri Özel Ödülü verildi. Çekimleri Konya'da devam eden dizinin ödülünü yapımcısı Salih Asan aldı. 'Köprü' dizisindeki Vali Faruk Yazıcı karakteriyle Erdal Beşikçioğlu'nun "Yılın En Başarılı Dizi Oyuncusu" seçildiği gecede Nuri Bilge Ceylan'a Başarı, Kadir İnanır'a ise Üstün Başarı ödülü verildi.

29 Mayıs 2008 Perşembe

Tek Turkiye Kezban Yorumu Hamdi Yılmazer

BUNLAR DA BULANIK HAVANIN DOSTLARI

Yargıtay bildirisine 'Kezban' yorumu
Bir zamanlar vicdanlı olabilmiş insanların bu gün yaptıklarına bakıp hemen kızmamalı, anlamaya çalışmalı. Kim bilir neler yaşıyorlar!...

Bulanık havanın dostları gözden kaçırılmamalı. O âlemde yaşananlar Tek Türkiye dizisinin Kezban tipinde saklı. Çünkü Kezban her yerde Kezban’dır. Sırtına yüklendiği yalan dolan argümanlarla gelip, hakikatin, doğrunun yamacına geçince çarpılır.

Yargıtay muhtırası, hükümet muhtırası derken, Danıştay’ın da gerilime dâhil olduğu bir zamanda nereden çıktı bu dost muhabbeti demeyin. Dost uyarısı yapanlar artmaya başladı.

Allah dostun eksikliğini göstermesin. Dost gibisi var mı?

Dost kılığına bürünerek gelenleri de sezme basireti versin. Beyaz taşları pirinç zannedip, dişleri kırma gafletinden esirgesin…

Bulanık havanın dostları tamı tamına beyaz taş örneğine uyuyor. Geçmişi bilinmezse nereye gitmek istediğini kestirmek zor olur. Hele bir de “Ben ne dediğine değil, ne demek istediğine bakarım. Satırların arasında gizli manaları takip ederim. Yüz hatlarını, bakışların arkasını görerek hareket ederim.” ciddiyetinde bu tür konulara kendini kaptırmışlar varsa…

Bir de bunların türlü türlü renge bürünmüş, girdiği her ortamın davulunu çalmış olanları vardır. Onların “dost uyarısı” kabilinden üstüne basa basa söylediği şeylerin maksadı hemen anlaşılır. Şahsı itibariyle güven vermekten uzak olduğu için, akıllara ilk anda “sırtında kimin davulunu taşıyor?” sorusu gelir. Tokmağı iki kere indirdiği zaman, sorunun cevabı da kendiliğinden çıkar ortaya. Fazla uğraşmaya gerek kalmaz.

Belli zamanlarda ihtiyaç duyulur bu tiplere ve işte o zaman meydanı doldururlar. İhtiyaç kalmayınca da kimse dönüp yüzlerine bakmaz bunların.

Yani STV’nin Tek Türkiye dizisindeki muhtar ile kızı Kezban’ın hikâyesini oynarlar.

Muhtarın aklı ve hilesi büyük, Kezban’ınsa çenesi düşük dili büyüktür. Birilerine mesaj ulaştırmak isteyen ya da oralarda neler olup bittiğini merak edenler hemen Kezban’ı çağırır yanına; işi bitince de azarlayıp uzaklaştırır.

Kezban için çağrıldığı zamanlar önemlidir; azarları saymaz. Lafı yetiştirmenin zevki yeter ona, gerisine bakmaz. Fitne çıkmış, ortalığı fesat kaplamış, insanlar birbirine girmiş, ne ehemmiyeti var! Hatta bir de şaşırıp “Allah Allah!.. Ne oldu ki?” diyerek sütten çıkmış ak kaşık rolü oynayabilir Kezban’lar…

Bu da bir insan tipi işte…

Ve havayı bulandıranlar Kezban’ları bir düdükle toplayıverirler. Sonra kulaklarına bir laf üfleyip, salarlar ortalığa…

Durmak, düşünmek, değerlendirip ona göre hareket etmek Kezban’ın hayatında hiç denemediği bir şey olduğu için başlar kendisine üfleneni ballandıra ballandıra anlatmaya…

İkiyi dört yapar, dördü on altı…

Kalağına üflenen bir cümle ile öyle şişer öyle şişer ki bir iğne ile gümleyeceğini hesap edemez hale gelir.

Ağzı kulaklarında, şımarıklığın her türlüsü çizgi çizgi suratında belirirken bir de akıl oyunları yapmaya kalkar Kezban:

“Bak bilirsiniz ki, ben sizi severim. Başınıza bir şey gelmesin istemem.” diyerek son numarasını da gösterir.

Bir zamanlar Ebu Süfyan, ne kadar Kezban tipinde adam varsa salmış hepsini Medine’ye… Zaman Hendek Savaşı öncesini gösteriyormuş. Medine’ye ulaşan, gözlerini parlatıp, yanakları al al olmuş vaziyette ağzından tükürükler saçarak veriyormuş dehşet haberini:

Mekke öyle bir ordu kurdu ki, sormayın. Bütün kabileleri topladı. Her taraftan üzerinize gelecekler. Kaçın! Kendinizi kurtarın!...

İşin ilginç tarafı, bu dehşet saçan adamların beklediği bir türlü olmamış. Aksine müminlerde, imanın tezahürleri ortaya çıkıyor ve olgunluk içinde şöyle diyorlarmış:

“Bize Allah yeter. O ne güzel vekildir.”

Aynı durum Uhud Savaşı sonrasında da çıkmış ortaya. Savaşın nihayetinde elde ettikleri başarının müminlerde nasıl bir çöküntüye sebebiyet verdiğini öğrenmek isteyen Mekke çağırmış Kezban’larını ve salmış Medine istikametine…

Kırıta kırıta Medine’ye gelince bir de ne görsünler, sanki o şehitler bu evlerden çıkmamış. O acıyı bu insanlar yaşamamış. Herkes işinde, gücünde…

Belki de bu fotoğraf Mekke’nin hevesini kursağında bıraktı. Küçük Bedir’e gelemediler.

Küçük Bedir’in esprisi şu:

“Bedir’de siz yendiniz, Uhud’da biz… Bedir’de bir kere daha buluşalım. Son raund orası olsun.” denilmişti.

Hz. Peygamber ashabını alıp, Bedir’e gittiğinde Mekkelilerden eser yoktu!

İşte böyle…

Kezban’ların nasıl geldiği değil, nasıl döndüğü daha önemli olur bazen…

Çünkü Kezban her yerde Kezban’dır.

Sırtına yüklendiği yalan, dolan, saptırma türünden argümanlarla gelip, hakikatin, doğrunun yamacına geçince çarpılırlar.

Yeter ki müminler mümin olsun. İmanına zulüm karıştırmasın. İhlasının ayarını korumayı başarsın…

***

Bulanık havanın cilveleri sadece Kezban vakalarıyla sınırlı kalmaz. Vicdanının sesini dinleyen, yeri geldiğinde güzellikleri alkışlamayı insanlığın gereği bilenlere de bire bir ilgi başlar bu zamanlarda…

Şerif Mardin Hoca’nın meşhur “mahalle baskısı” bu ilginin sonuçlarından birisiydi mesela ve o zaman kendimce bir değerlendirme yapmıştım. Mardin Hoca ilimin sınırlarını biraz zorlayarak maruz kaldığı aforozdan kurtulmak istemişti bana göre. Süreç ona da hatırlatılmıştı muhtemelen ve Hocanın ince anlayışına havale edilmişti. O da bir parça mümaşaat gösterince konu Kezban’ların marifetine havale edilmiş ve bir anda ortalık “mahalle baskısından” geçilmez hâle gelmişti.

Hocaya yapılan ne baskısıydı ki “patates baskısı mı?” Aşiret mi, klan mı, site baskısı mı?...

Sadece Mardin Hoca değil, medya ve üniversite camialarından olup, linç dönemlerinde objektif davranmak üzere bir kere olsun linç edilmek istenenlerin görüşüne başvuranlar da baskıyla karşı karşıya olmalı.

Olmalı diyorum çünkü sonuç ortada ama sebebi tahmin etme durumunda kalıyorum. Kendileriyle konuşma imkânı bulamadım.

Kendi hâllerine kalınca vicdanlarının sesini dinleyen bu insanlar son günlerde tam tersine işler yapmaya başladı. Havayı bulandırmak isteyenlerin bir kesimin üzerine boca edip, maksatlarına ulaşabilmek için ürettiği ne kadar iftira varsa hepsini tek tek sayarak bir nevi “pişmanlık bildirisi” yayınlıyorlar.

Özellikle Aydın Doğan Bey’i -muhtemelen yapmak istemediği bir işe yönlendirebilmek için- presleyen yazılar kaleme alıyor, olayları çarpıtıyorlar.

Bazı meslektaşlar bu durumu “Doğan grubunun Yeniçağ’laşması” olarak adlandırdılar. Bence bu isimlendirme yanlış. Ben olsam gazete olarak “Cumhuriyet’leşmesi” derdim. Çünkü bu süreç Hasan Cemal Bey’in yazdığı Cumhuriyet kitabının akabinde yaşanan tartışmalar ve mektuplaşmalarla başlayarak bu güne geldi. Nereye varmak istediği de belli. Muhtemelen Aydın Doğan Bey bu tür militanca tavır ve davranışları hazmedemiyor ve direniyor. Kendi grubu içinden, bir zamanlar objektif tavırlar ortaya koymuş kişilere yazdırılan yazılarla direnci kırılmaya çalışılıyor. “Bak bir zamanlar onları destekleyenler bile fark etti, neler yazıyorlar” diyerekten yapılıyor bunlar.

O yüzden diyorum ki, dikkat lazımdır. Bir zamanlar vicdanlı olabilmiş insanların bu gün yaptıklarına bakıp hemen kızmamalı, anlamaya çalışmalı. Kim bilir neler yaşıyorlar!...

HAMDİ YILMAZER - AKSİYON

15 Mayıs 2008 Perşembe

Hakkını Helal Et Kültürümüzün Ürünü

Samanyolu'nun yeni dizisi 'Hakkını Helal Et', bugünlerde 'senaryosunun yabancı dizilerden çalındığı' iddialarıyla gündemde.



Medyadaki haberlerin gerçeği yansıtmadığını söyleyen yapımcı Melih Sezgin, "Hakkını Helal Et'teki Murat'ın hayatı, iddia edilenin aksine, Fudayl bin İyaz'ın hayatıyla benzerlikler taşıyor." diyor.

Dizinin konseptini tek bir örneğe endekslemenin doğru olmadığını da söyleyen Sezgin'le, 'Hakkını Helal Et'in başarısını ve dizi hakkındaki eleştirileri konuştuk...

Senaryonun çalıntı olduğu iddiaları ortaya atıldı. Projenin ortaya çıkış süreci nasıl oldu?

Dizi bir hidayet hikâyesi olarak tasarlandı. Konusunu, hidayete eren bir adamın yaşadıkları oluşturuyor. Tarihte bizi çok etkileyen bir şahsiyet var: Kervan talancısıyken hidayete eren meşhur hadis râvisi ve mutasavvıf Fudayl bin İyaz... Dizideki Murat'ın hayatı, iddia edilenin aksine, Fudayl bin İyaz'ın hayatıyla benzerlikler taşıyor. Bu benzerlik birinci bölümde bir sahnede özellikle vurgulandı.

Murat'a ilham kaynağı olan kişi Fudayl bin İyaz mı?

Evet, ama dizinin konseptini tek bir örneğe bağlamak doğru değil. Tarihimiz ibretlik hikâyelerle dolu. Mesela İmam-ı Azam'ın babasının hikâyesi var, dördüncü bölümde işlediğimiz. Bir elmanın hakkını ödeyebilmek için elma bahçesinin sahibine hizmetkâr oluyor. Benzer hikâyeler günümüzde de yaşanıyor. Bülent Karacan'ın hayatı 'Tövbekâr hırsız' başlığıyla birçok habere konu oldu. Şimdilerde kitabı da piyasada. Eski bir hırsızken tövbe etmiş, çaldıklarını teker teker geri veriyor hak sahiplerine...

Başka bir diziyle benzeştiği iddialarına ne diyorsunuz?

Bu yakıştırmaları yapanların diziyi izlememiş oldukları belli. Eleştiriler yüzeysel, satıhtaki benzerliklere takılıp kalan ifadeler içeriyor. Saçı niye böyle, sakalı niye şöyle düzeyinde... Anlatılan hikâyenin başka örnekleri olabilir. Geçmişinden pişmanlık duyma bütün kültürler için ortak, insani bir duygudur. Fakat Hakkını Helal Et, ahlaki yargılarını hangi kültürden almaktadır? Asıl buna bakmak lazım.

Eleştirenlerin diziyi anlayamadıklarını mı söylüyorsunuz?

Maalesef öyle. Mabet düşüncesi birdir; ama bu Sinan'ın elinde Süleymaniye olur, başka bir mimarın elinde Milano Katedrali olur. Aralarında hem yapı hem de sembolizm açısından ciddi farklar vardır. Dizinin altyapısını oluşturan 'tövbe', 'kul hakkı' ve 'helallik isteme' gibi kavramların tamamı bu topluma ait. Hakkını Helal Et'in bu topraklara ait olduğunu görememenin asırlar boyunca sosyal ilişkilerimizi şekillendirmiş değerlere haksızlık olacağını düşünüyorum.

Dizinin yapımcısı olarak birinci ağızdan duymamız gerekirse, Hakkını Helal Et neyi anlatıyor?

Konsept cümlemiz şu: Hak üzerine uzanan bir kılıç da olsa boynunu ona uzatmaktan çekinme! Kültürümüzde hak kavramı çok derindir. Gıybet, suizan gibi meseleler başka kültürlerde bulamazsınız. Hakkını Helal Et, özetle kul hakkının önemini anlatıyor.

Seyircinin tepkisi nasıl peki?

Henüz dört bölüm oldu, ama dizinin otobüslerde, kahvehane köşelerinde, aile sohbetlerinde sıklıkla konuşulduğunu duyuyoruz. Mesajın yerine ulaşması mutluluk verici. Dizinin uzun soluklu olmasını diliyoruz; topluma anlatacağı daha çok şey var çünkü.

ZAMAN

18.Kasım.2007 13:26:03

Samanyolu Haber

Samanyolu Fanlari

Hakkini Helal Et Gercek Oldu

Hakkını Helal Et' dizisi Kırıkkale'de gerçek oldu. İşte ibretlik olay - Video

'Hakkınızı helal edin' - Video
Samanyolu Televizyonu'nun sevilen dizisi "Hakkını Helal Et" Kırıkkale'de gerçek oldu.

15 yıl önce araç teypleri çalan hırsız yaptıklarından pişmanlık duyarak Emniyet Müdürlüğü’ne bir mektup yazdı. Zarfın içine bir miktar da para koyan eski hırsız, polisten paranın, teyplerini çaldığı kişilere verilmesini istedi. Mektuba teypleri kimlerden çaldığını tek tek yazan şahıs, kendi kimliğini ise açıklamadı...



Eski bir hırsızın pişmanlığını ve sonrasında mallarını çaldığı vatandaşlardan helallik almaya çalışmasını konu edinen "Hakkını Helal Et" dizisi Kırıkkale'de kısmen gerçek oldu. Dizide, mağdur ettiği insanların tek tek kapısına giderek özür dileyen ve çaldığı malların karşılığını ödemek istediğini söyleyen hırsızın pişmanlığını Kırıkkale'de bir oto teyp hırsızı yaşadı.

Kırıkkaleli hırsız, dizideki Murat gibi teyplerini çaldığı insanların kapısına gitmedi ama helallik için polisten yardım istedi. 15 sene önce teyplerini çaldığı araçların sahiplerini arayıp bulan hırsız, Emniyet Müdürlüğüne bir mektup yazarak mal sahiplerine verilmek üzere 400 euro para gönderdi.

Eşine az rastlanan olayda hırsız, polise yazdığı mektupta ayrıca kimlerin araçlarından teyp çaldığını da tek tek anlattı.

Kırıkkale Emniyet Müdürlüğü Vicdan azabı çeken hırsızın ricasını gerçekleştirdi. Ekipler seferber oldu, helallik istenecek kişilerden 3'üne ulaşıldı. Emniyet Müdürü Salim Akça eski hırsızın gönderdiği paraları tutanak karşılığı, Emin Pozan, Ahmet Açıkgöz ve Musa Özgül'e teslim etti.

Hırsızın belirttiği diğer adreste ise kimse bulunmadı ve 100 euro üç fakir öğrenciye burs olarak verildi.

15 sene vicdan azabıyla yaşayan hırsızın helallik isteği sonunda gerçekleşti mal sahipleri haklarını tek tek helal etti.

Samanyolu Haber

Samanyolu Fanlari

Hakkini Helal Et

Türkiye dün akşam ''Hakkını Helal Et''i gözyaşlarıyla izledi - İşte muhteşem final - Video

Hakkını Helal Et'te ağlatan final - Video
Samanyolu Televizyonun büyük beğeniyle izlenen dizisi "Hakkını Helal Et" dün akşam da izleyenlere duygusal anlar yaşattı.

Başrollerini Mürşid Bağ ve Necla Nazır'ın paylaştığı ve müziğinde Erhan Güleryüz'ün imzası taşıyan dizinin dün akşamki bölümde konuk oyuncu olarak Yeşilçam'ın emektar isimlerinden Halit Akçatepe de yer aldı. Tövbekar hırsız Murat, alzheimer hastası emekli öğretmeni Zafer Hoca'sının 'hakkını helal etmesi için' yıllar sonra kapısını çalar. Öğrenciyken yaptığı hırsızlığı pişmanlık içinde itiraf eden Murat'a Zafer Hoca'sı hakkını helal etti mi?

İşte dün akşam Türkiye'yi ağlatan dizinin finali...

'Hakkını Helal Et' kültürümüzün ürünü

Bir hırsızın kul haklarından kurtuluş hikayesi...

Hayata hep serseri tarafından bakan Murat, hırsızlıkla, dolandırıcılıkla yolunu bulmakta; böylelikle bu adaletsiz dünyadan kendi payına düşeni aldığına inanmaktadır. Üstelik bu serseri yaşamından hiçbir şikayeti yoktur. Fakat son işinde yakayı ele verince Murat için her şey bir anda değişir. Hapse atılan genç adam, hırsızlığın sevimsiz yüzüyle karşı karşıya kalmıştır. Hapishanede geçen zorlu iki yılın ardından Murat’ın önünde iki seçenek belirir: Ya eski hayatına geri dönecek veya tövbe ederek yepyeni bir hayata başlayacaktır. Bu sürede karısı Murat’tan boşanmış, ona bir kez olsun haram süt emzirmemiş annesi ise geçimini sağlamak için el kapılarına temizliğe gider olmuştur. Fakat bunların hiçbiri Murat’ın yaptıklarından pişman olmasını sağlamaz. Ta ki Murat, babasının öldüğünü öğrenene kadar…

Bir ölümle gelen hesaplaşma…

Yıllar önce kendilerini terk eden babasının cenazesine giden Murat, hayatı boyunca kötü yaşayan, başkalarının hakkına giren bir insanın; kendi babasının düştüğü ibretlik hale bizzat tanık olur. Cenazeye katılan hiç kimse Murat’ın babasına hakkını helal etmemiştir. Bu durumdan çok etkilenen Murat, hatalarıyla yüzleşerek derin bir iç hesaplaşma yaşar. Hapishanede ve devamındaki günlerde gördüğü o garip rüya da yavaş yavaş anlam kazanmaya başlamıştır.

Tövbe kapısı aralanıyor

Sırtında tonlarca günah, kurtuluşuyla arasında yüzlerce hayat olduğunu fark eden Murat, daha önce kötülükte bulunduğu insanlardan helallik istemek için kolları sıvar. Tövbe kapısını aralayan eski hırsız, artık geçmişte işlediği günahlardan pişmandır ve üzerindeki kul haklarından kurtulmalıdır. Fakat bu nasıl olacaktır? Hakkına girdiği onca insanı tek tek nasıl bulacaktır? Her bölüm farklı bir macera yaşayacak olan Murat, hatalarını telafi etmek için var gücüyle çabalarken onu bu helallik alma serüveninde kimi zaman dramatik kimi zaman da komik olaylar bekleyecektir.

18.Kasım.2007 13:41:51

Samanyolu Haber

Samanyolu Fanlari

Tek Turkiye Tarik'in Hayati Tehlikede

TEK TÜRKİYE'DE BU AKŞAM

Tarık'ın hayatı tehlikede - İZLE
Samanyolu Televizyonu'nun Türkiye'nin gerçeklerini yansıtan dizisi Tek Türkiye'de nefesler tutuldu.

Farklı konu ve anlatımıyla izleyiciyi ekrana bağlayan dizi, görünmeyenin ardını, izleyiciye aktarmasıyla dikkat çekiyor. 'Tek Türkiye'nin bu haftaki yeni bölümünün konusu şöyle: Örgütle işbirliği içindeki Sabo Ağa'nın köylünün güvenini kazanmak için teröristlerin elinden aldığı Zeynep, köye getirilir.



Rabia, Tarık'ı köyden götürme planları yapmaktadır. Bu arada Berfin, Şivan'ın emriyle sağlık ocağının kapısına şüpheli bir kutu bırakır. Örgütün ölüm tehdidiyle karşı karşıya kalan Tarık, şüpheli kutuyu fark edebilecek midir?

Tek Türkiye bu akşam 19:45'te Samanyolu Televizyonu'nda...

11 Mayıs 2008 Pazar

Abide Sahsiyetlerin Hikayesi Samanyolunda

Abide Sahsiyetler - Samanyolu haber

İSLAM COĞRAFYASINDA ÖNE ÇIKAN İSİMLER

'Abide Şahsiyetler' Samanyolu’nda
İslam coğrafyasında fikirleri ve eserleriyle öne çıkan önemli kişilerin hayatı 19 Eylül’den itibaren STV’de yayınlanacak “Âbide Şahsiyetler” belgeselinde ekrana taşınacak.






İnsanlar arasında öyleleri vardır ki, sevgi ve muhabbetleriyle Allah Resulü’nden derin izler taşır, diğer insanlara rehber olurlar. Hikmet dolu sözleri, İlahi cezbeleriyle eşsiz kütüphaneleri andırırlar. 19 Eylül’den itibaren Samanyolu Televizyonu’nda yeni bölümleriyle ekrana gelecek olan ‘Âbide Şahsiyetler’ isimli belgesel program, bu Hak dostu insanlarla tanışmamıza ve onların aydınlattığı yolu görmemize vesile olacak.

İslam coğrafyasında, fikirleri ve eserleriyle öne çıkan ilim ve hikmet sahibi çok sayıda şahsiyet yaşamıştır. Onlar, karanlık gecelerde yıldızlar gibi, parlaklıklarıyla yönümüzü bulmamıza yardımcı olmuş, saçtıkları ışıkla da yolumuzu aydınlatmışlardır. İnanç dünyamızın şekillenmesinde büyük pay sahibi bu değerli insanları çoğumuz tanıyoruz aslında. Kimimiz büyüklerinden duydu, kimimiz de kitaplardan okudu bu zatların ‘gerçek’ hayatını. Hal ve yaşayışlarıyla topluma örnek olan bu nadide insanlar, şimdi de STV’de yayınlanacak ‘Âbide Şahsiyetler’ belgeseliyle evlerimize konuk oluyor. Her hafta çarşamba günü ekrana gelecek belgeselle, İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sas)’in adeta birer temsilcisi olarak yaşayıp, insanları kötülüklerden uzak tutmaya çalışan Hak dostlarının örnek alınması gereken gerçek hayat hikâyeleri anlatılacak. Kimi zaman olağanüstü olaylarla desteklenen bu öyküler, seyredenler adına ‘kâmil insan’ olma yolunda önemli bir rehber olacak. Geçtiğimiz sezon büyük ilgi gören belgesel dizisinde yolculuk Alvarlı Efe Hazretleri ile başlamış, Mahmut Es’ad Coşan ile devam etmişti. Daha sonra sırasıyla Kenan Rifai, Darendeli Hulusi Efendi, Gümüşhanevi Hazretleri, Abdülaziz Bekkine, Mehmet Zahit Kotku, Nureddin Topçu, Mahmut Sami Ramazanoğlu, Musa Topbaş, İsmail Fakirulllah’ın hayatları ekrana getirilmiş, belgesel Abdülhakim Arvasi’nin hayatıyla son bulmuştu. Yeni sezonda ise Osmanlı ile Türkiye arasında inanç, kültür, İlahi aşk, eğitim, medeniyet gibi konularda bir geçiş köprüsü görevini üstlenen isimlerle başlıyor ‘Âbide Şahsiyetler’. Kur’an-ı Kerim’in yakın geçmişimizdeki en önemli hafızlarından Reis-ü’l Kurra Gönenli Mehmet Efendi, bir eğitim sevdalısı, imam-hatip liselerinin kurucusu Celalettin Ökten, sıra dışı özellikleriyle Sahaflar Şeyhi Muzaffer Ozak, duruşundan hiçbir zaman taviz vermeyen Diyanet eski İşleri Başkanı Ömer Nasuhi Bilmen, Konya’nın manevi mimarlarından Hacı Veyiszade, Peygamber âşığı Ali Ulvi Kurucu, Orta Anadolu’nun gönül eri Yozgatlı Ahmet Efendi, padişahların yol göstericisi Aziz Mahmud Hüdai, yüzlerce mânâ halifesi ile dünyanın dört bir tarafında etkisi hissedilen Mevlânâ Halidi Bağdadi ve İstanbul’dan dünyaya yansıyan bir manevi şahsiyet; Kanuni’nin süt kardeşi Yahya Efendi’nin hayatı yeni yayın döneminde seyirciyle buluşacak. Ayrıca ilk defa, yaşayan iki Hak dostu; Balıkesirli Sıddık Naci Eren ve Kütahyalı Mehmet Dumlu portreleri de yine Âbide Şahsiyetler belgeselinde yer alacak.

Koordinatörlüğünü Kemal Gülen’in, yapımcılığını ve metin yazarlığını Veysel Karani’nin yaptığı belgeseli, Zehra Çimen ve Emine Ulu yönetiyor. Belgesel için araştırma ve hazırlık aşamasının ardından, çekim için yaklaşık bir yıl aralıksız çalışıldı. Gerçek hikâyeleri, gerçek mekânlarda anlatmak için ‘Âbide Şahsiyetler’in yaşadığı coğrafyalara gidildi. Belgeselin tüm bölümleri Fatih Çıtlak, Sadettin Ökten, Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Vehbi Vakkasoğlu, Hüseyin Kutlu, Hikmet Önem, Abdurrahman Memiş ve Dr. Şakir Ergin gibi konusunda uzman danışmanların yönlendirmeleri doğrultusunda hazırlandı.

Geçtiğimiz sezon büyük bir beğeni ile seyredilen ‘Âbide Şahsiyetler’ belgeseli yepyeni bölümleri ile 19 Eylül’den itibaren her çarşamba saat 23.10’da herkesi ekran başına toplayacak.

Kaynak: Samanyolu haber ve Abide Şahsiyetler Blog

1 Mayıs 2008 Perşembe

Samanyolu Haber

Bu sitede samanyolu haber sitesinde yayınlanan haberleri derleyeceğim.

Ama özellikle samanyolu televizyonunda yayınlanan yapımlar, diziler, haberler, belgeseller hakkındaki haberleri paylaşacağız...

Bize böyle güzel değerleri yaşattığı için samanyolu yayın gurubuna teşekkür ederiz...

www.samanyoluhaber.com

www.stv.com.tr

www.samanyoluhaber.tv

www.zaman.com.tr