23 Temmuz 2008 Çarşamba

Samanyolu Fanlari 2. Hikaye Yarismasi

DAHA ÖNCE BİRİNCİSİNİ YAPTIĞIMIZ İKİNCİSİNE DEVAM ETMEK İSTEYİPTE YAPAMADIĞIMIZ HİKAYE YARIŞMASINA BUGUN DEN İTİBAREN TEKRAR BAŞLATIYORUZ

DAHA ÖNCEKİ GİBİ KENDİNİZE AİT HİKAYE İLE KATILACABİLECEKSİNİZ

HİKAYE YARIŞMASINA KATILABİLMENİN EN BİRİNCİ ŞARTI YAZININ KENDİNİZE AİT OLMASIDIR . DAHA ÖNCE BAŞKA YARIŞMALARDA KULLANMIŞ OLDUĞUNUZ YAZILAR GEÇERSİZDİR. ANCAK YAZDIĞINIZ AMA HİÇ BİR YERDE YAYINLANMAMIŞ YAZILARINIZI DEĞERLENDİREBİLİRSİNİZ

YARIŞMA TAKVİMİ 15 TEMMUZ - 15 EYLÜL ARASINDA DIR

YARIŞMA JURİSİ YİNE ÖZEL OLUP DAHA SONRA AÇIKLANACAKTIR

KATILACAK ESERLERDE EN AZ 800 KELİME EN FAZLA 5,000 KELİME OLMA ŞARTI ARANACAKTIR.



BİRİNCİ GELEN ESERE 100 YTL LİK N&T MAĞAZALARINDAN HEDİYE ÇEKİ
İKİNCİ GELECEK ESERE 75 YTL LİK HEDİYE ÇEKİ
ÜÇÜNCÜ GELECEK ESERE 50 YTL LİK HEDİYE ÇEKİ

VE JURİ ÖZEL ÖDÜLÜNEDE 25 YTL LİK HEDİYE ÇEKİ VERİLECEKTİR

HEDİYE ÇEKLERİNİ HERHANGİ BİR N&T MAĞAZASINDA DİLEDİĞİNİZ GİBİ KULLANABİLİRSİNİZ.

Katılmak ve ayrıntılı bilgiye sahip olmak için tıklayınız...

Samanyolu Haber: Tek Türkiye

Tek Türkiye Ergenekon'u Desifre Etti

GİZLİ ÖRGÜTLERİ DİZİLER DEŞİFRE ETTİ

Ergenekon'u önce diziler gördü
Son günlerin en önemli gündem maddesini oluşturan 'Ergenekon' örgütünün benzerleri, yıllardır dizi ve filmlere konu oluyor.

Bu örgütlerin nasıl çalıştığı, ülkeyi kaosa sürüklemek için yapılanlar, medya ayakları ve dış bağlantıları, Kurtlar Vadisi, Tek Türkiye, Şubat Soğuğu ve Yağmurdan Sonra'da ele alınmıştı.

Türk halkı yakın geçmişte çekilen acıları, konusu 'darbe' olan dizi ve filmlerden öğrendi. 'Hatırla Sevgili'de, 'Çemberimde Gül Oya'da ve 'Zincirbozan'da karanlık geçmişimizle yüzleştik. Ülkenin nasıl karanlığa çekilmek istendiğini anlatan diziler, izleyenlere 27 Mayıs'ları, 28 Şubat'ları hatırlattı. Geçtiğimiz yıllarda 'Kurtlar Vadisi', 'Şubat Soğuğu', 'Yağmurdan Sonra', 'Kod Adı' ve 'Sağır Oda'da anlatılan olaylar bugün de 'Kurtlar Vadisi Pusu', 'Tek Türkiye' ve 'Kollama' gibi dizilere konu oluyor. Kısacası izleyici, 'derin devlet'in ne olduğunu, neler yapmak istediğini, halkı birbirine nasıl kırdırmak istediğini diziler vasıtasıyla yakından takip ediyor. Bu yüzden son tutuklamalarla genişleyip bir terör örgütü soruşturmasına dönüşen 'Ergenekon' türü yapılanmalara da hiç yabancı değil.

Özellikle 'Kurtlar Vadisi', bu tür yapılanmaları ekrana taşıyan yapımların başında geliyor. Geçtiğimiz sezon 'Kurtlar Vadisi Pusu' adıyla yayınlanan bölümlerde, İskender Büyük'ün devletin içine nasıl sızdığı, kimlerle bağlantı kurduğu anlatılmıştı. Ergenekon'un masonlarla ilişkisi yıllar önce diziye konu olmuş, yayınlanan bir bölümünde 'mason' örgütlerinin 'derin devlet'le işbirliği içinde olduğu deşifre edilmişti. Polat Alemdar'ın pusuya düşürülüşü ve tabuta sokulduğu bölüm hâlâ hafızalarda...

Ülkeyi sağ-sol, laik-anti laik, Sünni-Alevi, Türk-Kürt diye kamplara bölmeye çalışan karanlık güçleri anlatan dizilerden biri de Samanyolu'nda eski bölümleri yayınlanan 'Tek Türkiye'. Bu aralar yeni dönem için hazırlık yapılan dizide özellikle Güneydoğu'da halkı tahrik eden örgütlere göndermelerde bulunuluyor. Aynı kanalda yayınlanan 'Kollama'da da insanları sokağa çekmek için halkı tahrik eden örgütlerin çalışma yöntemleri ekrana geliyor. İki yıl önce Samanyolu'nda ekrana gelen 'Yağmurdan Sonra'da da devlet içindeki derin yapılanma konu edilmiş, sık sık bir araya gelen 'seçilmişler' adlı illegal yapılanma, siyasete dahi yön vermişti. Özellikle 28 Şubat sürecini ağırlıklı olarak işleyen, Samanyolu'nun bir dönem çok konuşulan dizisi 'Şubat Soğuğu', 'darbe' sürecinin aktörlerini deşifre etmişti. Kenan Bal ve Süavi Eren'in rol aldığı dizide, karmaşık ilişkiler 'Cemiyet' adı verilen bir yapılanmayla aktarılmıştı. Yuvarlak bir masanın etrafındaki yedi kişiden oluşan 'Cemiyet', gizli iktidarını sürdürmek için devletin içindeki uzantılarına operasyonlar yaptırmış, ahtapotu andıran kolları, sermaye kesiminden yeraltı dünyasına kadar uzanmıştı.

Devletin içindeki karanlık güçleri deşifre eden diziler bunlarla sınırlı kalmadı elbette. Kanal D'de geçtiğimiz yıl yayınlanan 'Sağır Oda'da İsrail gizli servisi ile bağı olan Mois Abijah'ın öldürülmesinin arkasındaki sır perdesini aralamaya çalışan Aras ve ekibinin yaşadıkları anlatılmıştı. Yine aynı kanalda yayınlanan 'Kodadı' da benzer konuları gündeme taşımış ve izleyicinin ilgisini çekmişti...

YUNUS BÜLBÜL/ZAMAN

23.Temmuz.2008 17:48:11
http://www.samanyoluhaber.com/haber-110130.html

Kaynak: Tek Türkiye Sitesi

22 Temmuz 2008 Salı

Naim Emice Ropörtajı Kollama Dizisi Gaffur Uzuner

Kollama Dizisi Naim Emice Gaffur Uzuner Roportaji

Kollama Dizisi Ropörtaj Naim Emice Gaffur Uzuner

Aslen Ankaralıyım ama burnum Karadenizli...
MEHMET RIFAT YEĞEN
Tiyatrocu ve komedyen Gafur Uzuner, şimdiye kadar Karadenizli tiplemeleriyle tanınıyordu. Ancak yönetmenleri önyargılarını aşmaya davet eden Uzuner, “Bence komedyene en dramatik roller verilmeli. Güldürmeyi başaran adamın ağlatması çok daha kolay olur. Kendime güveniyorum. Tekliflere açığım.” diyor.

Komik tiplemeleri ve sempatik tavırlarıyla tanınan komedyen Gafur Uzuner, uzun yıllardan beri ekranlarda boy gösteriyor. Karşımıza nerede ve ne zaman çıkacağı hiç belli olmuyor. Kah bir tiyatro oyununda, kah bir sinema filminde; bazen bir dizide bazen sokakta mikrofon tutuyor bize, kimi zaman da bir hemşehriler gecesinde yine mikrofon elinde çıkıveriyor sahneye Uzuner. Adı söylendiğinde biraz duraksayanlar, yüzünü görür görmez mütebessim ifadeyle “Aaa tanımaz olur muyum hiç” diyor. Yıllardır ekranlarda olmasına rağmen hiç eskimeyen yüz Gafur Uzuner, samimi olduğu için yıllardır ekranlarda var olabildiğini söylüyor. Geçtiğimiz yıl Mesut Uçakan’ın yönettiği “Anka Kuşu”nda rol alan sanatçı, halen STV’nin sevilen dizisi Kollama’da oynuyor. Kanal A’da ise her gün yayınlanan ‘Söyle Yakıştır’ programıyla izleyicilerin karşısına çıkan bu samimi sanatçı, “Komedyeniz diye sürekli komik tiplemeleri canlandırmamız gerekmiyor. Ben yönetmenlerin yerinde olsam komik oyuncuya en dramatik rolleri veririm. Güldürmeyi başaran, ağlatmayı dünden başarır.” diyor.

‘1001 surat’ gibi 1001 şive ile insanlar sizi tanıdı. Her yerin şivesini konuşmak için nereli olmak lazım?

Her ne kadar burun Karadeniz’den olsa da kütük başka; Ankaralıyım ben. Ben özellikle bazı yöreleri çok iyi konuşuyorum. Mesela Kayseri’ye, Erzurum’a ya da Kastamonu’ya hiç gitmediysem; yakınlarım arasında o yöreden kimse yoksa yani gözlem şansım olmadıysa gidip birileriyle konuşmaya çalışıyorum. Bir yerden bir şey duyuyorum, hemen kaydediyorum. Güneydoğu şivesini çok daha iyi konuşurum. Hatta bazı oyunlarda arkadaşlara nasıl konuşulacağını bile öğretirim. Herhalde ülkemizin tam ortasından Başkent’ten olmak lazım…

Lazım demişken, dedelerde Lazlık vardır belki, yok mu?

(Gülüyor) Yok, hepsi Ankaralı.

Karadenizliler, Ankaralı olduğunuzu öğrenince ne diyor peki?

Çok sempatik geliyor onlara. Şiveye bakıyorlar, burna, göz rengime bakıyorlar Karadenizli zannediyorlar. “Ula Gafur Abi bunlara niye bir şey demeyisun. Bizim şivenin içine ediyiler” dedi biri. Onları şikâyet ediyorlar bana. Neden şivemize sahip çıkmıyorsun diye bana kızıyorlar.

Herkes sizi komedyen olarak tanıyor ama ressam olduğunuzu bilen az...

Resimle ilgilenenler biliyor. Resimden diplomam, tiyatrodan da sertifikalarım var. Şimdilerde bulmak pek mümkün değil ama mesleklerimi seviyorum. Suluboyada iddialıyım. Öbürlerini de yapıyorum. Resimlerimi satıyorum. www.lebriz.com’da resimlerimi görebiliyorsunuz.

Tiyatro yılları…

Uluslararası Sanat Gösterileri AŞ diye bir kuruluş vardı o zaman. Türkiye’de aklınıza kim gelirse; Adile Naşit’ten Şener Şen’e, Ayşen Gruda’dan Nevra Serezli’ye, Erol Evgin’den Necla Nazır’a, Müjdat Gezen, Perran Kutman’a, Uğur Yücel, Demet Akbağ, Yasemin Yalçın... Düşünün 20 yaşında bir delikanlı rüyamda göremeyeceğim bu kadar büyük oyuncuyla aynı sahneyi paylaştım. Hepsi benim hocamdır. Herkesten bir şey öğrendim.

Ailenizde var mı başka ressam?

Ailede kız kardeşlerim çok yetenekli resim konusunda. Onlar bu işe yönelmedi ama bir hobi olarak kaldı onların hayatında. Ama rahmetli babam çok destekledi beni.

Sokak röportajları yaptığınız bir televizyon programınız var...

Sokakta iş yapmayı çok seviyorum. Uzun soluklu bir program oldu. Kanal A’da devam ediyor. 120’sini Ankara’da, 120’sini de İstanbul’da çektim. Sokağa plan yapmadan çıkarım. Sürprizler bekliyor orada. Eğleniyorsun. Her şey var. ‘Hayatta ve sanatta samimiyetten, içtenlikten yanayım’ diye yazdım broşürüme. Bakın mesela televizyonda bir yığın program var. Ama samimi olan kazanıyor. Samimi değilse halk ayırtına varıyor ve yüz vermiyor ona.

Samimi program nasıl olmalı, kim samimiyetsiz mesela?

Polemik çıkaracak sorular bunlaaar. (gülüyor) Samimi olanı söyleyeyim ben. Örneğin Oktay Usta. Pırıl pırıl bir insan. Çok iyi bir aşçı ve her türlü meslekten birçok kişiyi konuk ediyor programına. Oktay Usta, bir tiyatrocu kadar tiyatrodan ya da bir ressam kadar resimden anlamaz. Ama anlıyor gibi de yapmaz. Bilmediğinin farkındadır ve ona göre konuşur. Eğer biliyor gibi davransa samimiyetsiz olur. Şimdi Oktay Usta’nın yemek programı neden en çok izlenen program; çünkü adam her yönüyle samimi. Tabii bazen profesyonelce yutturanlar da var. (Yine gülüyor)

Samimi olunca mı mikrofona herkes konuşuyor? Bu işin sırrı bu mudur?

Bana herkes konuşuyor. Bakanlarımızdan en az beş altı kişi var gördüğümde sohbet edebileceğim. Ama bir o kadar da çoban tanırım Türkiye’nin muhtelif yerlerinde. Böyle geniş bir yelpazem var çevre açısından. Ben köyü de, biliyorum kenti de biliyorum.

Anka Kuşu’nu izleyenler canlandırdığınız karakteri görünce şaşırdı mı? Çünkü komik bir karakteri oynamadınız.

Komedyen adam dramın kralını oynar. Güldüren adam var ya, ağlatmayı çok kolay yapar. O filmde komedi hiç yok. Biraz böyle saflığı olan, vefakâr, temiz, düzgün bir adamdı. Yeşilçam ödüllerinde en iyi erkek oyuncuya adaydı. Ama popüler filmler ödül alıyor. Anka Kuşu’nu 30-32 bin kişi izledi yanılmıyorsam. Şimdi bir milyon kişinin seyrettiği filmler dururken sen ağzınla kuş tutsan olmuyor. Mesut Abi yaptığı özel bir bakışın eseri Anka Kuşu’nda emeğinin karşılığını alamadı. Bakın, mustarip olduğum bir şeyi söyleyeyim size. Bence yönetmenler önyargılı olmamalı. Hatta ben şundan yanayım. Komedyene drama oynatıp ezberi bozmak daha heyecan verici olur. Seyirciyi de şaşırtır, ‘vay be’ dedirtir. Zaten dünyada da çok örneği var. Ben de farklı rollerle çıkıp ezber bozmak istiyorum. Sinema tekliflerine açığım. Garantili ezber bozulur. Yaparım da. Çok da iyi oynarım abi.

Başka bir film var mı projeler arasında?

Bir de ‘Gölgeler’ diye bir filmde oynadım ama bitmedi hâlâ o filmi. Alman bir karakteri oynadım. Almanca tek kelime bilmem ama. Tek kelime Almanca bilmem ama sufleyle konuştum.

Dili bilmeden zor olmadı mı? Bir yerde bir falso illa ki verilir...

Allah vergisi bir yetenek bu. Fransızca bir şeyler söyle bana “nö me lan tom duye” gibi benzer seslerle karşılık veririm mesela. Dile karşı bir kabiliyetim var. Ağızları, şiveleri hemen çıkarırım. Kulak yatkın bu işe.

Resimden geçinmek mümkün mü. Tavsiye ediyor musunuz gençlere; tercih dönemi malum...

Resimle geçinen bir insan değilim ama geçinenler var. Hocalarımdan görüyorum. Üniversitedeyken ciddi anlamda sıkıntı çeken hocalarım emekli olduktan sonra resimlerini satarak iyi paralar kazandılar. Hani diyorlar ya, marka oldu diye.

Hakikaten espri anlayışımız değişti mi? Eskiden güldüklerimize artık gülmüyor muyuz?

Değişim var ve bunu doğru buluyorum. Bizden çok yetenekli gençler var. Eskiler pek kabullenmek istemezler ama öyle. Bir kere kabiliyet anlamında bizim önümüzdeler. Komedi anlayışının değişmesinden daha doğal ne olabilir. Beslenme anlayışımız bile değişti. Rahmetli olmuş bir komedyen ağabeyimiz mesela, plastiği çok iyidir. En sıradan bir şeyi bile ustaca satar. Fakat onun komedi anlayışının bugün devam etmiyor olması kötü bir şey değildir. Cem Yılmaz’a gülüyorum en çok komedyenler arasında. Beyaz da mesela düzgün, kaliteli çocuk. Biraz da öyle olmak lazım.

Bir taraftan eskiden güldüğümüz şeylere gülmüyoruz diyoruz ama Recep İvedik’i 4,5 milyon kişi izliyor. Bunu nasıl açıklayabiliriz?

Ben işim icabı gittim filme. Sonuçta kim ne yapmış bakmam lazım. İzleyince “Eyvah bunu niye yapmış yav yazık.” dedim. Oysa çocuk çok yetenekli. Ama üzerinde daha çok düşünerek çok daha kaliteli bir şey çıkabilirdi. Basit ya da ilkel bir karakteri canlandırabilirsin ama kendi içinde lezzeti olmalı. Orhan Boran usta, bir fıkra anlatırdı. Ama o kadar ustaca anlatırdı ki, ahlaka mugayir bir kelime bulamazsınız. Herhalde insanlar son zamanlarda olanlardan bıkmış, bunalmış, hiç kafamız yorulmasın demişler. Ondan bu kadar kişi izlemiş diye düşünüyorum.


Kaynak: Zaman Pazar

15 Temmuz 2008 Salı

Ergenekon ismi nereden geliyor?

İSMİ SAVCILAR BULMAMIŞ...








Ergenekon ismi nereden çıktı?

Ümraniye'de bulunan el bombaları sonrasında başlatılan operayonalarla Ergenekon örgütü ortaya çıktı. Peki isim nerden geldi. Başsavcı açıkladı...

13 aydır yürütülen soruşturmaya neden Ergenekon davası denildiğine açıklık getiren İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin şunları söyledi: "Bu örgüt ismi (Ergenekon) savcılar tarafından konulmadı. Bu ismi, örgütü kurmakla suçlananlar tarafından verilmiştir."

14.Temmuz.2008 11:16:11

Kaynak

Abide Sahsiyetlere Ödül - Yazarlar Birliğinden

Abide Sahsiyetler' Odul

YAZARLAR BİRLİĞİ SAMANYOLU'NU ÖDÜLLENDİRDİ

Samanyolu'na bir ödül daha
Türkiye Yazarlar Birliği'nin 2006 yılı ödüllerini kazananlar belli oldu. Samanyolu ekranlarında izleyicisiyle buluşan Abide Şahsiyetler belgeseliyle Veysel Karani Gümüşdereli ödül kazandı


Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Doç.Dr. Hicabi Kırlangıç, birliğin Kızılay'daki binasında düzenlediği basın toplantısı ile 2006 yılında ödüle layık görülen 'yılın yazar, fikir adamı ve sanatçıları'nı açıkladı.

TV belgesel alanında Samanyolu Televizyonu Belgesel biriminin hazırladığı Abide Şahsiyetler belgeseliyle Veysel Karani Gümüşdereli ödül kazandı .Ayrıca Zaman yazarlarından Nuriye Akman 'Örtü' isimli son kitabı ile 'Roman' dalında en iyi ödülü alırken yine Zaman yazarlarından Mümtaz'er Türköne de yazıları ile 'Basın-Fikir' dalında en iyi ödülü almaya hak kazandı. 2006 yılı 'Üstün Hizmet Ödülü' kültür tarihi alanındaki yayın ve hizmetleri nedeniyle Prof. Dr. Semavi Eyice ile sanat tarihi alanındaki çalışma ve yayınları nedeniyle de Prof. Dr. Oktay Aslanapa'ya verildi. Yazarlar Birliği'nin 'Yayıncılık' ödüllerinin sahibi, kamu alanında Eskişehir Odunpazarı Belediyesi, özel alanda ise Sütun Yayınları oldu. Hikaye, inceleme ve gezi dalında eserler yayınlayan Sütun, edebiyat, üslup ve estetik kaygıya önem veriyor.

Türkiye Yazarlar Birliği, 26 yıldan bu yana ülkede yaşanan kültür, sanat ve düşünce hayatındaki gelişmeleri değerlendirerek yıl sonunda 'yılın yazar, fikir adamı ve sanatçıları'nı açıklıyor. Ödül sahipleri, edebiyat ve sanat uzmanları arasında gerçekleştirilen anket çalışmalarının sonunda ve alanının tanınmış isimlerinden oluşturulan özel komisyonların görüşleri alınarak belirleniyor. 2006 yılı ödüllerini tespit amacıyla da belli başlı basın ve yayın kuruluşlarına, birliğe üye olup olmadığına bakılmaksızın binin üzerinde yazar, fikir adamı ve sanatçıya anket formları gönderildi. 2006'nın ödül sahipleri, farklı kesimlere mensup kişi ve kuruluşlardan alınan bu bilgiler ışığında; yıl içerisinde ortaya konulan fikir ve sanat ürünleri, eser sahiplerinden habersiz yapılan değerlendirme sonucunda belirlendi.

Hikaye: Nazan Bekiroğlu (Cam Irmağı, Taş Gemi)
Şiir: Osman Konuk (Tehlikeli Belki)
Roman: Nuriye Akman (Örtü)
Deneme: M. Fatih Andı (Hayata Edebiyatla Bakmak)
Fikir: Erol Göka (Türk Grup Davranışı)
Araştırma: Dr. Bayram Nazır (Osmanlıya Sığınanlar)
İnceleme: Münevver Okur Meriç (Cem Sultan)
Edebi Tenkit: Baki Asiltürk (1980 Kuşağı Türk Şiirinin Poetikası)
Hatıra: Lütfi Filiz (Evveli Nokta Ahiri Nokta)
Gezi: Cihan Okuyucu (Göz Gördü Kalem Yazdı)
Tercüme: Ekrem Demirli (Fütuhat-ı Mekkiye 1-2-3)
Biyografi: İhsan Safi (Altın Suyuna Batırılmış Hayat)
Çocuk Edebiyatı: Mustafa Özçelik (Çocuk Kitapları)
Geleneksel Sanatlar: Ülker Erke (Alem Dönüyor, Minyatürlerle Mevlevihaneler)
Basın/Fikir: Mümtaz'er Türköne (Zaman Gazetesi)
Basın/Karikatür: Salih Memecan
Dergi: İslamiyat
Tv/Müzik: Muzaffer Ertürk/Tahsin Yıldız (Dem Bu Dem- TRT2)
Tv/Kültür: Emel Uygur (Okudukça-TRT2)
Tv/Belgesel: Veysel Karani Gümüşdereli (Abide Şahsiyetler STV)
Şehir Kitapları: Kadir Üredi (Bir Şehrin Beş Hali)
Radyo Programı: Kahraman Tazeoğlu (Mavi Ada-Radyo 7)
Yayıncılık/Kamu: Odunpazarı Belediyesi
Yayıncılık/Özel: Sütun Yayınları

Kaynak: Samanyolu Haber

11 Temmuz 2008 Cuma

Samanyolu Haber Mahir kaynak terör Saldırısını Yorumluyor...

''FAİLLERİ İLE BİRLİKTE YAPTIRANI BULMAK LAZIM''

Kaynak’tan çok çarpıcı analiz –İZLE
Dün yapılan terör saldırısının hedefi ne? Stratejist Mahir Kaynak'tan önemli açıklamalar...

Dün yapılan terör saldırısının hedefi ne? Kanlı terör saldırısının arkasındaki El-Kaide'nin arkasında kimler var? Stratejist Mahir Kaynak herkesin cevabını aradığı sorularla ilgili önemli açıklamalar yaptı. Kaynak’a göre son terör saldırısının arkasında gizli servis parmağı var.




"Terörist dediğiniz kişiler bir örgütün elemanı değildir. Öyle eğitilmesi de yoktur. Sokaktan toplanır. Birkaç gün içerisinde eyleme gönderilir ve o eylemi yapar. Bugün konuşulanlara bakıyorum bizim yetkililerimiz de diyor ki failleri bulacağız. Failleri bulacağız dediğiniz zaman bu terörü yapan başarıya ulaşmıştır demektir. Şunu söyleyeceksiniz yaptıranı bulacağım."

Stratejist Prof.Dr. Mahir Kaynak Samanyolu Haber Televizyonu'nda katıldığı Öğle Arası Programında eylemi yapanlara değil, asıl yaptıranlara bakılması gerektiğini söyledi.


"Birbirine zıt eylemleri aynı örgüte mal edebilirsiniz. Bir yerde gidiyor Amerika aleyhtarı eylem yapıyor. Bir yerde Avrupa aleyhtarı hepsi el kaide. El kaide diyorsun Londra'da eylem yapıyor. Paris’te yapıyor, Rusya’da yapıyor. Amerika’da yapıyor. Türkiye’de yapıyor. kiminle dövüşüyor bu? bütün dünya ile dövüşen bir şey ha o zaman diyeceksiniz ki birileri bir gizli servis bir eylem yapıyor. Hepsi El Kaide damgası vurup gidiyor. Terör örgütü yoktur. Gizli servisler vardır. Bunları onlar kullanır. Ve bunlar o markayı koyarlar üzerine ki kendilerini gizlemek için. "

Kaynak'a göre, son terör saldırısının arkasında görünenden çok daha farklı siyasi alt yapı var.

"Bu terör silahlı bir eylemin ötesinde anlamları vardır. Siyasidir, siyasi bir olay siyasi bir çözüme ihtiyaç gösterir. Katili yakaladın, tetikçiyi yakaladın, idam ettin, peki, arkasında çok adam var. Bir sürü işsiz var bir sürü maceraya atılacak adam var. Onları bir kullanır bir daha atar. "

Kaynak, Amerikan Başkonsolosluğu'na yapılan terör saldırısının, kanlı bir oyunun başlangıcı olabileceğini buna karşı dikkatli olmak gerektiğini anlatıyor. "Irak'taki model Türkiye'ye uygulanmak isteniyor olabilir" diyor.

"Direniş Irak’ta Amerika’ya karşı yapılıyor. Iraklılar ölüyor. Bir milyon Iraklı öldü. 4 bin Amerikalı öldü. Zayiat oranı binde dört. Amerika ile dövüştükçe Iraklı ölüyor. Zaten olaya bakarsanız bu insanlar Amerikan Konsolosluğu’na giremezdi. Bu olayla nasıl bir mesaj verilmek isteniyor. Ne uygulanmak isteniyor ben bir öneri sunuyorum. Ben analizi şöyle yaptım. Burada ırak modeli uygulanmak isteniyor. Amerika hedef ölen Türk. Tıpkı Irak’ta olduğu gibi Amerika hedef ölen Iraklı gibi. Bu modeli işletmeyin. Bu modeli engelleyin. O zaman bunu soracaksınız tabi bu Irak’taki direnişin arkasında kim var. Bu Irak’taki direnişçiler hedefleri Amerika kaybedenler Iraklılar. Bunu bile sorgulamıyoruz. Bunu sorgulayın. "

10.Temmuz.2008 20:24:27