27 Eylül 2009 Pazar

EBRU TV, EMMY ÖDÜLÜNE LAYIK GÖRÜLDÜ

Ebru TV, Emmy ödülüne layık görüldü

ABD'de yaşayan Türkler tarafından kurulan ve İngilizce yayın yapan "Ebru TV" bölgesel bazda verilen Emmy ödülüne layık görüldü.



Yerel basında çıkan haberlere göre, ABD'nin Philadelphia kentindeki Loews Otelinde düzenlenen ve Pennsylvania, New Jersey ve Delaware eyaletlerinde, ABC, NBC, PBS, FOX gibi önde gelen Amerikan televizyon kanallarının bir yıl içindeki programlarının yarıştığı "Orta Atlantik Bölgesi Emmy Ödülleri" töreninde, Ebru TV iki kategoride üç ödül aldı.

Program ana başlığında, "Tarih ve Kültür Programları" dalında, Nasuhi Yurt ve Gökhan Nalçacı'nın yapımcılığını üstlendiği, "World in America: Taiwan" (Amerika'daki Dünya: Tayvan) adlı program ödüllendirilirken, "Bilim ve Sağlık Programları" kategorisinde de Nasuhi Yurt ve Doktor Muzaffer M. Tabanlı'nın yapımcısı olduğu "Matter and Beyond: Artificial Intelligence" (Madde ve Ötesi: Yapay Zeka) adlı program ödüle layık bulundu.




Ebru TV'ye üçüncü ödül ise "Grafik Sanatları/Animasyon" ana başlığında, "Program Jeneriği" dalında verildi. "Open Forum" (Açık Forum) adlı yapımın genç tasarımcısı Ayhan Cebe, Ebru TV'den Emmy ödülüne layık görülen üçüncü isim oldu.

ABD'nin New Jersey eyaletinden yayın yapan Ebru TV, yayınlarında ağırlıklı olarak sosyal içerikli ve Türk kültürünü tanıtıcı programlara yer veriyor. Kanal yaklaşık iki yıldır, uydu üzerinden ve kablodan Amerikan halkına, kendi dillerinde sesleniyor. Çalışanlarının önemli bir bölümü Türk yayıncılardan oluşan televizyon, ABD'nin yanı sıra Kanada'dan da izlenebiliyor.

"Orta Atlantik Bölgesi Emmy Ödülleri" 70 kategoride veriliyor.


Etiketler :
Ebru TV abd






Haberi Ekle
facebook furl linkibol digg del.icio.us yumiyum oyyla bagcik technorati twitter
ffeed

DÖRDÜNCÜ OSMAN 1. BÖLÜM FRAGMANI - YENİ





16 Eylül 2009 Çarşamba

KADER ÇİZGİSİ YAKINDA SAMANYOLU'NDA


Kader Çizgisi dizisinin yapım ve yönetmenliğini, geçen sezonda Ankara'nın Beypazarı ilçesinde çekilen, Stv'nin "Doğruluk Ekseni" isimli dizisinin teknik ekibi oluşturuyor.
Kader Çizgisi Yönetmen:Sırlar Dünyası,Yeşeren Düşler ve Doğruluk Ekseni'nin Yönetmenliği yapmış olan Taner Tunç Kader Çizgisi'ylede Başarılara imza atmak için yönetmen koltugunda..
Kader Çizgisi yönetmen yardımcısı:Tek Türkiye'nin ilk sezonunda ve Doğruluk Ekseni'nde yardımcı yönetmenlik yapan Nuh Şen Kader Çizgisi'nde de bizlere en iyi görüntüyü sunmaya yardım edecek..
Kader Çizgisi Yapım sorumlusu:Doğruluk Ekseni'nin yapım sorumluluğunu yapan Mehmet Akyol Kader Çizgisi'nde de bizlere en iyiyi sunmak için elinden geleni yapacak..
Kader Çizgisi Yapımcı:Son dönemde Kollama,Doğruluk Ekseni,Yeşeren Düşler gibi yüksek reytingli dizilerin yapımcılığını yapan Mustafa Kartal bizleri Kader meselesi üzerine düşündürtecek..

DÖRDÜNCÜ OSMAN - HİLAL KARAKTERİ (HAZAL KADAK)


Hazal Kadak (Osman'nın kızı Hilal)


Osman'nın kızı rolünde.Üniversite öğrencisi.

DÖRDÜNCÜ OSMAN - DOKTOR NERİMAN KARAKTERİ (FİLİZ TAÇBAŞ)


Filiz Taçbaş ,Doktor Neriman rolüyle 4.Osman dizisinde rol alacak.


Neriman doktor,Osman'ın aşık olacağı kadın rolünde.

Osman'ın karısı Beyza yıllar önce vefat etmiş ve Osman uzun yıllar sadece kızıyla beraber yaşayan biri. Kızının ismi Hilal.

DÖRDÜNCÜ OSMAN - YILDIRIM KARAKTERİ (CAVİT ÇETİN GÜNER)




21 şubat 1986 da istanbul'da doğdu. annesi ev hanımı babası şofördü. Annesi Rize babası Bursalı. İki yaş büyük bir ağabeyi, altı yaş küçük bir kız kardeşi var. Eğitime ziya paşa i.ö. okulunda başlayıp, kurtuluş lisesiyle devam etti. Lise hayatı orta öğretimdeki gibi mutlu geçmemişti.


Kanser olan annesini kaybetti (2000), derken sınıfta kaldı (2001) liseyi bitirdikten sonra mimar sinan üni. konservatuar fak. tiyatro böl. öğrencisi oldu (2003)çalışmaya altı yaşında su satarak başlamıştı. Daha sonra komilik, tezgahtarlık, pastanelerde çıraklık ve gece bekçiliği, ekmekçi çıraklığı hatta yağ ve un toptancısında hamallık dahi yaparak okul harçlığını kazandı.

2009 - Kapadokya Düşleri

2008 - Talih Kuşu : Mete

2007 - Annem : Eymen

2006 - Yalancı Yarim : Ümit

2003 - Hayat Bilgisi


OsmanYıldırım karakteri teknoloji düşkünü, esprili genç bir polis memuru.

DÖRDÜNCÜ OSMAN - NİLÜFER KARAKTERİ (BEGÜM ŞAHİN)


Begüm Şahin(Nilüfer)


Doğum tarihi: 10.02.1984

Doğum yeri: Ankara

Eğitimi: Ankara Ekin Tiyatrosu

Film:Bizim Evin Halleri----Rüya Ulusoy(2008)


Dördüncü Osman dizisinde gazeteci olarak rol alacak...

DÖRDÜNCÜ OSMAN - OSMAN KARAKTERİ (REHA ÖZCAN)




1965’de Bingöl’de doğdu.1986 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ nı bitirdi.1986-87 sezonunda Trabzon Devlet Tiyatrosu’nda aileye katıldı.1990-91 sezonunda İstanbul Devlet Tiyatrosuna atandı.

1992-93 sezonunda İstanbul keşmekeşinden tiyatro yapabilmek için Antalya’ya kaçtı. Akdeniz Üniversitesinin Tiyatro kulübüyle Sevgili Doktor, Küçük Prens oyunlarında rejisör olarak çalıştı.Ayrıca Büyükşehir Belediye Tiyatrosunda Cimri, Devlet tiyatrosunda ise Vahşi Doğa ve Külkedisi adlı oyunları yönetti.
Oynadığı bazı oyunlar; “Kadı Mahmud ile Yezida, Taziye Geyikler Lanetler, Ağıt, Danton’ un Ölümü, Söz Veriyorum, Akide Şekeri, Guguk Kuşu, İki kişilik Hırgür, Vahşi Doğa, Külhanbeyi Operası, Aslan Asker Svayk, İki Kişilik Hırgür, Topor-Parti, Androcles ile Aslan, Nemrut.” Halen Antalya Devlet tiyatrosunda görev yapmaktadır. Osman karakteri Osmanlı estetik ve tarihine hayran bir polis.

DÖRDÜNCÜ OSMAN SAMANYOLU'NDA


Samanyolu Tv ekranlarında yepyeni bir polisiye dizi ekranlara geliyor!

İki ortak polis... Bunlardan biri hala geçmişte yaşayan ve Osmanlı hayranı bir polis Osmanlıyı su gibi bilen ve kendisine hep Osmanlıdan hayat dersi çıkartan biri...
Diğer ortağı da tam tersi teknoloji düşkünü biri...

Her hafta çözülmesi gereken bir cinayet olayı... Ama bunun yanında Osmanlıdan kesitler... Osmanlının devlet yapısı mantalitesi işlenecek ve her çözülen cinayet hikayesinde osmanlıdan aldıkları ilham ile çözecekler...

Dizide iki ortak sabit oyuncu her hafta hikaye değişecek gündeme ara ara mesajlarda verecek ayrıca kollamaya nazaran biraz daha komedi oranı fazla olacak...

Yönetmen: İyilik Kervanı Ekibi
Yapımcı: Melih Sezgin
Tarihi danışman: Mustafa Armağan
Senarist: Serkan Demir

Dördüncü Osman, 2009-2010 sezonunda Samanyolu'nda.

KADER ÇİZGİSİ SAMANYOLU'NDA


Samanyolu Tv ekranlarında yepyeni bir dizi ekranlara geliyor!

İnsanın hayatı boyunca hep keşke kelimesini kullandığı çok yer vardır; keşke şunu yapmasaydım keşke yapsaydım gibi... Halbuki hayatımızdaki bazı kareler biz olmadan şekillenmiştir bile. İnsanın işte bu keşke lafını kullanması ile alakalı ve kaderimize olan isyan teşviğinin önüne geçmesinin işleneceği bir formatta olacak... Örneğin adamın biri diyor ki keşke şunu şunu yapmasaydım... Ama sonra geriye gidiliyor konu yeniden işleniyor ama o keşke yapmasaydım dediği olayı yine yaşıyor...

İşte dizimiz bunları anlatacak bize. Bu da Beşinci Boyut gibi bölümlük olarak işleyecek. Bir tane ana karakteri olacak.
Her hafta başka hikayelerle seyircinin karsısına çıkacak..

Yapımcı: Mustafa Kartal
Senarist: Mehmet Uyar

Yapım ekibi Doğruluk Ekseni ekibinden.

Kader Çizgisi, 2009-2010 sezonunda Samanyolu'nda.

KIRIK KALPLER SAMANYOLU'NDA


Stv ekranlarına yeni dizi geliyor!

''Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var?'' mealli ayetin ana fikir olacağı duanın gücünün işlendiği dizinin adI, Kırık Kalpler.

Her hafta farklı oyuncu ve farklı konunun işleneceği bu dizi yeni sezonda evlerimize konuk oluyor.

İnsanoğlunun Yaradan'a el açıp yalvarmasının ne kadar önemli olduğu dizide esas alınacak.


Dizi Ekibi: Beşinci Boyut dizi ekibi (yapımcı, yönetmen...)

Kırık Kalpler, 2009-2010 sezonunda Samanyolu'nda...

KADİR GECESİNDE EKRANLAR


Samanyolu Tv: Üç camiden mevlit yayını

Kandil Özel programı, Süleymaniye, Sultanahmet ve Eyüp Camii'nden ekrana geliyor.

Kur'an-ı Kerim tilaveti ve mevlid-i şerif ağırlıklı bir programın gerçekleştirileceği gecede, Yusuf Ziya Özkan özel bir dua ile ekrana gelecek. Samanyolu TV 19.00

Trt 1: Amasya ve Gorajde'de kandil neşesi

TRT'nin geleneksel 'Mevlid Programı', Kur'an'ın nazil olduğu bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi'nde canlı olarak Amasya II. Beyazıt Camii ile Bosna-Hersek'in Gorajde kentindeki 15 bin kişilik camiden dönüşümlü olarak yayınlanacak.
TRT1 21.30


Kanaltürk: Sohbete ilahiler eşlik edecek

Araştırmacı-yazar Hamdullah Öztürk'ün sohbetinin yer aldığı 'Kadir Gecesi Özel'e Murat Neciboğlu ilahileri ile eşlik ediyor.
Kur'an tilaveti, kaside ve ilahilerin yer aldığı programın sonunda İsa Erbaşı'nın dua bölümü ekrana geliyor. KANALTÜRK 19.00


Atv: Ahmet Özhan ile Kadir Gecesi

Ahmet Özhan'ın sunduğu 'Kadir Gecesi Özel'de İslam dinindeki mübarek gecelerin tarihi ve kıymetli şahsiyetler, oyuncular tarafından dramatize edilecek.
Bu geceye özel müziklerin icra edileceği programa Mine Koşan da konuk olacak ve 'Bülbül Kasidesi'ni okuyacak. ATV 22.00

ZAMAN

KOLLAMA'NIN YENİ YÜZÜ

Samanyolu TV'nin reyting sıralamasında üstlere yerleşen kaliteli projesi Kollama yeni sezona çarpıcı sürprizlerle giriyor. Bakın dizinin yönetmen ve gözde oyuncuları neler söylüyor.

Set çalışmalarının oldukça yoğun olduğu bu sezon başta Yiğit ve Melike olmak üzere tüm oyuncuları zorlu anlar bekliyor. Oyunculuk yeteneklerini daha çok gösterecekleri bu sezonda seyirci bir gerçekle sarsılacak.

“Sabit” bir karakter geliyor!...

Ve artık Yiğit'in karşısında ona dur diyebilecek, ona rakip olabilecek yeni bir yüz geliyor. Herkesin yakından tanıdığı bu yeni yüz Kollama severleri çok mutlu edecek. Ali Başar, ekranlara yakışan yüzü ve başarılı oyunculuğuyla Kollama dizisinin seyrini değiştirecek..

Yönetmen Cem Akyoldaş, bu sezon Kollama'nın artık farklı bir görev üstlendiğini ve gerçeklerin yavaş yavaş ortaya çıkacağını belirtti. Akyoldaş, “Çok önemli mesajlar taşıyan bu sezon bizleri daha çok yoracak ama o kadar derin mesajlar taşıyor ki değil üçüncü sezon, dördüncü sezonu bile alır götürür bu hikâyeyle” dedi.

Dizideki yoğun çalışmalarına devam eden Akyoldaş ayrıca 30 Ekim' de vizyona girecek Konak adlı gerilim filminin de yönetmenliğini üstlenmiş. Sinemanın castında ise Kollama' dan tanıdığımız oyuncular var.

Yiğit karakteri ile milyonların gönlüne giren Orhan Bıyıklı, “Bu sezon Yiğit çok sarsılacak. Yıllarca doğru bildiklerinin yanlış olması ve düşman sandıklarının onun en yakını çıkması Yiğit'i daha çok dağıtacakken bir de bunun üstüne Melike'ye gerçekten aşık olacak bu yüzden işleri hepten sarpa saracak..Yiğit, aslında Halime'yi hiç unutmuyor ama yaşadığı çarpıcı gelişmelerden uzaklaşmak için yaklaştığı Melike'ye gözü hiçbir şeyi görmeyecek kadar abayı yakacak. Seyirci sakın kızmasın” diyerek dizi hakkında önemli noktalara değindi.

Melike karakteri ile dizinin seyrini değiştiren Yeliz Şar ise; “Bu dizide hem masum hem suçlu rolünü oynayarak inanılmaz keyif alıyorum. 11 yıldır bu sektördeyim ama senaryosuyla hikâyesiyle beni bu kadar tatmin eden bir projede hiç bulunmamıştım” dedi. TRT ‘de ki çalışması son bulan güzel oyuncu şimdilerde başka projelerle anlaşmak üzere. Kollama'da ve Aşkına Eşkıya'da kötü rolünü çok güzel oynayan oyuncuya artık gelen teklifler hep kötü karakter yönünde. Bu durumdan şikâyetçi olmayan oyuncu, kötüyü oynamak benim için daha faydalı, o psikolojiyi de yaşamış oluyorum dedi.

Samanyolu izleyicisinin bir türlü kendisini benimseyememesine üzülen güzel oyuncu, “bu projenin içinde olmaktan gurur duyuyorum, dizinin kalitesine layık olabilmek için elimden gelen performansı gösteriyorum, göstereceğim de izleyici ile aramda anlayamadığım sorunlar var sanırım benim kötü rolüm onlara çok ters geldi. Yiğit'i o kadar benimsemişler ki film icabı bile olsa ona zarar vermeme dayanamıyorlar” dedi.

Kollama

REŞİT MUHTAR'IN MIZRABI KIRIK HAYATI


19 yıl önce seslendirdiği vuslat türküleri ile gönüllere taht kuran ve uzun yıllar ortalıkta görünmeyen Reşit Muhtar, hem o günleri, hem Kırık Mızrap'ı, hem de ilginç hayatını anlattı.

Dile kolay, aradan tam 19 yıl geçti. 'Gönül seni bulmuş ise başkasını arar mı hiç' diyerek sazın teline dokunalı. 'Kalk yiğidim' diye sesleneli. 'Beni yalnız bırakma' diye yalvaralı. 'Atlastan cepkenli yiğit akıncı'ya dön çağrısı yapalı.
Peki, 19 yıl önce ne oldu? Kısaca, İzmirli TRT sanatçısı Reşit Muhtar, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin şiirlerini bestelediği Kırık Mızrap isimli kasetiyle gönüllere taht kurdu desek...

Dertli bir gönlün ruh dünyasından kâğıda dökülen şiirlere ses veren insandı Reşit Muhtar. Evet, birçoklarının unutamadığı, sabahlara kadar tekrar tekrar dinlediği bir isimdi Reşit Muhtar.

Bundan 3-4 hafta önce yayın toplantımızda gündeme geldi kendisi. Sevenlerine altın bilezik bırakıp ayrılalı ne yapıyordu? Nerelerdeydi? Aradan çok az bir zaman geçmişti ki gazetelerde şu haberi okuduk: "Reşit Muhtar, İstanbul Çemberlitaş'taki Fırat Kültür Merkezi'nde Kırık Mızrap konseri verecek."

Artık kendisiyle görüşmek kaçınılmazdı. Onu, İzmir'deki evinde piyanosunun başında konser hazırlıkları yaparken bulduk. Çok memnun oldu. Çok sevindi.

Yıllar öncesine gittik. Bugün Hocaefendi'nin şiirlerini seslendirmek belki kolay ama 19 yıl önce durum nasıldı? Bu şiirleri hazırlarken neler hissetmişti? Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'yle anıları var mıydı? Heybemizde sorular o kadar çoktu ki...

"TRT'ye gelmeden önce 10 yıl kadar Türkiye'nin çeşitli illerinde müzik öğretmenliği yaptım. Ankara Devlet Konservatuvarı piyano bölümü mezunuyum. Bizde aileden gelen bir Müslümanlık vardı. Şuurlu değildim. 1988 yılıydı. Bir arkadaşım bana muhterem büyüğümüzün bir vaaz kasetini verdi. Hiç unutmuyorum. Ana-baba hakkı ile ilgili bir sohbetti. Ailece bu sohbeti dinledik. Hepimiz gözyaşlarına boğulduk. Büyüğümüzle ilk tanışmamız böyle oldu."

O güne kadar Hocaefendi'nin kim olduğunu bilmeyen Reşit Muhtar, şöyle dua edecekti: "Allah'ım, bu muhterem zatla tanışmayı bana nasip et." Gel zaman git zaman, İzmir Yamanlar Koleji'nin eğitmenlerinden Rıdvan Kızıltepe, Reşit Muhtar'ı televizyonda türkü söylerken görüyor ve çok beğeniyor. Kızıltepe beğenmekle kalmıyor, Reşit Muhtar'la tanışmaya gidiyor. Bu tanışma vesilesiyle, Muhtar'ın yaptığı o dua kabul olacaktır. Nasıl mı? Devam edelim. Daha sonra Rıdvan Kızıltepe, Muhtar'ı Yamanlar Koleji'ne davet ediyor. Reşit Muhtar, orada kendisine gösterilen misafirperverlikten çok etkileniyor. Kızıltepe kendisine Fethullah Gülen Hocaefendi'nin şiir kitabı Kırık Mızrap'ı hediye ediyor. O sırada Yamanlar Koleji'nin müzik öğretmeni Mehmet Çelikdemir, Kırık Mızrap'tan 5 şiiri bestelediğini söylüyor ve Reşit Muhtar'a hayatını değiştirecek bir teklifte bulunuyor. "Bana bestelediği bu 5 şiiri Yamanlar Lisesi'nin mezuniyet töreninde okuyabilir misiniz diye sordu. Ben de 'memnuniyetle' diyerek bu teklifi kabul ettim."

Ve Yamanlar Lisesi'nin mezuniyet töreninde bir ilk yaşanıyor. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin yazdığı ve okulun müzik öğretmeni tarafından bestelenen 5 şiir, Reşit Muhtar tarafından seslendiriliyor. Bu şiirler; Kalk Ey Yiğit Uykudan, Belirdi Bir Kıratlı, Gönül Seni Bulmuş İse, Güneş Doğacak ve Beni Yalnız Bırakma idi.

Peki, Reşit Muhtar'ın sahnedeki hâli nasıldı? "Elim ayağım titriyordu. Sanki sırat köprüsünden geçiyordum. Hiç unutmuyorum. Salonda 3 bini aşkın insan vardı. Sahneye çıktığımda sazlar çalmaya başladı. Daha ilk parçada kalabalık birbirine bakmaya başladı. Âdeta ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Alkışlamakla alkışlamamak arasında gidip geliyorlardı."

Ama 'Gönül Seni Bulmuş ise Başkasını Arar mı Hiç'i okurken salondakiler gözyaşlarına hâkim olamayacaktı. Reşit Muhtar da ağlayacak, salonun atmosferi birden değişecekti. Ve konser bittiğinde seyirciler soluğu Reşit Muhtar'ın yanında alacak ve onu tebrik edeceklerdi. Mezuniyet gecesinden sonra Reşit Muhtar'a şöyle bir teklif yapıldı: "Bu parçaları kaset yapabilir miyiz?" Reşit Muhtar ise kaset için 5 şiirin yeterli olmadığını, 5 şiirin daha bestelenmesi gerektiğini söyledi. Bu sefer diğer 5 şiiri kendisi bestelemek için hummalı bir çalışmanın içine girdi. Beste çalışması sırasında Hocaefendi ile tanışmak da nasip olacaktı. Tanıştığı günü unutamıyor: "Allah rahmet eylesin Bozyaka'da kalan bir Halim amcamız vardı. Ben de hocamızla tanışmak için o gün Bozyaka'ya gittim. Bana dediler ki birazdan bu kapıdan beyaz elbise giyen biri çıkacak. Sen onu görür görmez kendini tanıtırsın. Kapıda beklemeye koyuldum. İkindi vaktiydi. O sırada uzun boylu, beyaz elbiseli bir bey çıktı. Ben eline sarıldım. O bey bana 'öp öp ama adres yanlış' dedi. Meğer o kişi sonradan tanıyacağım kıymetli insan Halim amcamızdan başkası değildi."

Az sonra kapıdan Hocaefendi çıkar. Muhtar, değil elini öpmek, yanına sokulmaya bile cesaret edemez. İkindi namazını onun arkasında kıldıktan sonra yakınındaki insanlar Reşit Muhtar'ı Hocaefendi ile tanıştırır: "Bana iltifatlarda bulundu. Dua etti".

O sırada bestelerden söz açılır. Hocaefendi, Reşit Muhtar'a 'Ne zaman, ne vakit olursa olsun bana gelin, istediğinizi sorun' der. Reşit Muhtar'ın Hocaefendi'den öğrenmek istediği, şiirleri hangi halet-i ruhiye içinde, günün hangi vaktinde yazdığıdır. Bir de şiirlerin başka anlamları var mıdır? Beste yaparken bu bilgiler ışığında işine yoğunlaşmak istiyordur çünkü. Hocaefendi, Reşit Muhtar'ın bu ince düşüncesini takdirle karşılar.

Reşit Bey her bestelediği şiirden sonra soluğu Hocaefendi'nin yanında alıyor, ilk kez ona dinlettiriyordu: "Büyüğümüzün hasır serili bir odası vardı. O odaya çekilir ve söylediğim parçaları yalnız başına dinlerdi. Odadan çıkarken kendisinin gözlerine bakar, eğer gözlerinde mutluluk emaresi varsa mutlu olur, kendi kendime 'çok şükür denetimden geçti' derdim."

O günlerde Hocaefendi, Reşit Muhtar'a Kırık Mızrap kitabını hediye eder. Kitabın iç sayfasına da "Cenab-ı Hakkın kendisine verdiği sesi ve nefesi yine onun yolunda kullanmaya azimli Aziz Kardeşim Reşid Bey'e..." diye yazar. Evet, Hocaefendi, Muhtar'ın ismini Reşit değil, Reşid diye yazıyordur.

Beste çalışmaları 6 ay kadar sürer. Reşit Muhtar en çok 'Bir Yiğit Vardı Gömdüler Karşı Bayıra' şiirini bestelerken zorlanır: "Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra / Arkadan kefenini gömleğini soydular / 'Aman kalkar!' deyip üstüne taşlar koydular... Sadece bu şiir için 6 ay çalıştım. Çargâh makamında besteledim. Bu makam, ecdadımızın Kur'an okuduğu makam. Çalgı falan çalmadık, besteledik, üzerine şiiri okuduk."

Bu şiiri o kadar güzel okur ki Hocaefendi'nin 'Reşit Bey bu şiiri benden daha iyi okuyor' övgüsüne mazhar olur. 'Beklerim Her Sabah Seni Sabah Erkenden' şiirini Batı müziği formunda besteler. Millet Ruhu'nu şarkı mı, türkü mü, ilahi mi yapayım diye uzun süre düşünür. Hatta o sıralar Hocaefendi'nin kendisine "Reşit Bey, yazarken, okurken hüseyni, saba ve hicaz makamlarında ney taksimleri dinliyorum. Bu makamları dinlerken ufkumun açıldığını, hafızamın genişlediğini hissediyorum." dediğini anlatan Muhtar, hummalı çalışmanın sonucunda 1991'de Kırık Mızrap adlı kasetini çıkarır.

HABERİN TAMAMI AKSİYON DERGİSİNDE
BEHRAM KILIC

SAMANYOLU, SANATÇILARI İFTARDA BULUŞTURDU


Samanyolu TV tarafından düzenlenen iftar yemeği, önceki akşam Türkiye'nin önde gelen yapımcı, yönetmen ve oyuncularını bir araya getirdi.

Emel Sayın, Orhan Gencebay, Nuri Alço, Hakan Peker, Doğuş, Serdar Gökhan, Garo Mafyan, Tekin Akmansoy, Ahmet Selçuk İlkan, Güler Işık, Şükrü Avşar, Cem Kurtoğlu, İsmail Güneş ve Mesut Uçakan gibi yüzlerce davetlinin katıldığı geceye 'Yağdır Mevlam Su' ve 'Çile Bülbülüm Çile' parçalarını seslendiren Emel Sayın damgasını vurdu. Orhan Gencebay'ın yıllar önce yaptığı kardeşlik konuşmasını barkovizyondan izleyen davetliler, sanatçıyı uzun süre ayakta alkışlarken, sahneye çıkan Gencebay, "Burada bulunmaktan çok mutluluk duyuyorum. Barış gönüllere akılla doldurulur. Onun için herkesin barışı bulmasını temenni ediyorum." dedi.

Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca da gecede bir teşekkür konuşması yaptı. Türkiye'nin barışa ihtiyaç duyduğu bir gecede, böyle bir arada gelişlerin çok güzel bir duygu olduğunu söyleyen Karaca, "Bugün 12 Eylül, Demokrasimizin intihaya uğradığı dönemin 28. yılı. Neyse ki o karanlık yılların geride kaldığını düşünüyor, açılımı ve demokrasiyi konuşuyor ve katılımcıları selamlıyorum." şeklinde konuştu. Wow Otel'de yapılan iftar programının sunuculuğunu Kemal Gülen yaptı. Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile Zaman Gazetesi tarafından desteklenen iftarın geleneksel hale getirilmesi planlanıyor. Göksel Baktagir yönetimindeki İstanbul Sazendeleri'nin yemek sonrası verdikleri konserin ardından geceye katılan sanatçılara mikrofon uzatılarak düşünceleri soruldu. Uğur Işılak programa katılmanın bir ayrıcalık olduğunu söylerken, Hakan Peker, "Çok değerli sanatçı arkadaşlarla birlikte olmak beni onurlandırdı." dedi. Serdar Gökhan, uzun süre görüşmediği dostlarıyla bir arada olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Şahin Özer de programa katılan dostlarını kutladığını ifade etti.

İSTANBUL - ZAMAN

KORSAN ALBÜMÜMÜ ALANLARA HAKKIMI HELAL EDİYORUM


Dursun Ali Erzincanlı'yı ilk kez En Sevgiliye serisinin birinci albümünde okuduğu 'Faran Dağlarında Açan Sevgili' şiiriyle tanıdık.

Ses tonu ve mimikleriyle kısa bir süre içerisinde kendine has bir tarz oluşturdu ve hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip oldu. Şiirsel bir dille Peygamberimizin (s.a.s) ve sahabelerin hayatlarını anlattı, hâlâ anlatmaya devam ediyor. 'Sen Yoktun' ve '40 Yaşındasın' adlı eserleri pek çok kişinin hafızasında taptaze duruyor. Erzincanlı, üç yıl aradan sonra En Sevgiliye serisinin 8. albümünü çıkardı. 'Adın Geçer' adlı albüm, Hz. Muhammed'e atfedilen Adın Geçer şiiriyle başlıyor, sonra sahabe Ümmü Zer'in evine konuk ediyor sizi. Diğer şiirleri dinlerken Hendek Savaşı'nın zorlu atmosferini hissediyorsunuz ya da Hicret yollarına düşüyorsunuz.

Dursun Ali Erzincanlı, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin vaazları sayesinde Hz. Muhammed'i (s.a.v) daha yakından tanıma fırsatı yakaladığını söylüyor. "Peygamber Efendimiz sadece tarihsel bir şahsiyetti benim gözümde. Peygamberdi ama 14 asır önce yaşamış ve öbür aleme göç etmişti. Fakat Gülen'in sohbet CD'leri beni o eşsiz insanların yaşadığı zaman dilimine götürdü." diyor.

İnsanlar sizi Hz. Muhammed'i ve sahabeleri anlatan şiirlerinizle tanıyor. Bunun ötesinde kimdir Dursun Ali Erzincanlı?

İmam hatip lisesinde okurken arkadaşlarım ve hocalarım sesimi çok beğeniyordu. Hocalarımız herkese 'ilahiyat okuyun' tavsiyesinde bulunuyordu. Bana ise "Seni radyo ya da televizyonda görmek istiyoruz." derdi. Bu benim için bir hedef oldu. İstanbul Üniversitesi Arşivcilik bölümünü bitirdikten sonra yönetmen Mesut Uçakan ile çalışmaya başladım. Kelebekler Sonsuza Uçar filminin sanat grubunda yer aldım, Ölümsüz Karanfiller filminde rol aldım.

Sinema oyunculuğu ile niçin devam etmeyi düşünmediniz yolunuza?

Sinema dünyasında yılın on iki ayı çalışma şansınız yok. Birkaç ay çalışıp beş altı ay boş gezmek benim hayat tarzıma uymadı. Bu yüzden radyo programları yapmaya karar verdim. Hocalarımın tavsiyesi de hep aklımın bir köşesindeydi. Onların da gönlü olsun istedim.

Şiir yazmaya ve okumaya nasıl başladınız?

Radyo programlarında Peygamber Efendimizle ilgili şiirler okuyordum. O şiirleri yazanları hep kıskanıyordum. Saadet asrıyla ilgili şiirler yazmaya başladım ama hiçbirini beğenmiyordum. Umreye gidip orada şiir yazmayı planladım. İçimde bir hasret, bir duygusallık oluşmadığı için bunlar da sonuç vermedi. Daha sonra 'Faran Dağlarında Açan Sevgili' şiirini yazmak nasip oldu.

En Sevgiliye serisini, ne zamana kadar çıkarmayı düşünüyorsunuz?

Her konserde "Yeni albüm yolda mı?" diye soruyorlar. Ama ben böyle düşünmüyorum. 'En Sevgiliye'nin bir seri olduğunu ve muhtevanın Peygamber Efendimizi konu aldığını düşünüyorum. Hedefim, Efendimizin her yılına bir albüm yapıp 63 yılını tamamlamak.

Hz. Muhammed'in hayatını şiirle anlatma fikri nasıl ortaya çıktı?

Efendimizi ve onun ashabını anlamanın, onları tanımanın zevkini Fethullah Gülen'in vaazlarında tattım. Sohbetlerle birlikte Efendimizle aramdaki 14 asır birden yok oldu. Benim gözümde Peygamber Efendimiz sadece tarihsel bir şahsiyetti, Peygamberdi ama 14 asır önce yaşamış ve bu alemden göç etmişti. Fakat sohbetler aramızdaki mesafeyi kaldırdı.

Şiirleri nasıl bir ruh haliyle yazıyorsunuz?

Sağlam kaynaklardan beslenmeye çalışıyorum. O dönemi anlatan olaylarla yatıp kalkıyorum. Hendek Savaşı'nı şiirimin bir yerinde anlatacaksam konuyu derinlemesine öğrenmeye çalışıyorum. Yeterli bilgiye sahip olduğum kanısına varırsam bu sefer kurgulamaya başlıyorum. İşte asıl zorluk ve sancı burada başlıyor. Beğenmediğinizde geceleriniz uykusuz geçiyor.

Hz. Muhammed'i anlatan şiirler dışında aşk, yalnızlık ya da gurbet şiirleri okumayı düşündünüz mü hiç?

İsmimin öteki dünyada 'Peygamber şairi' olarak anılmasını istiyorum. O yüzden bu atmosferin dışına çıkamam. Ben Peygamber Efendimiz döneminde yaşayan şair ruhlu insanları örnek alıyorum. Hassan Bin Sabit, Abdullah Bin Revâha ya da Hz. Ali gibi isimler vardı etrafında. Başka türlü şiirler okursam bu listenin dışına çıkmış olurum.

Albümlerinizin de korsanları çıkıyor mu? Yoksa dinleyicileriniz korsana karşı duyarlı mı?

Albümlerim korsanı var ama çok değil. Bazen korsan albümlerimi imzaladığım da oluyor. İnternete bir bakıyorsunuz bütün parçalarınız mevcut. İnsanlar birbirine 'Allah razı olsun' diyerek albümleri paylaşıyor. Bugün biz bir albümü çıkaracak kadar ekonomik güce sahibiz. O yüzden şahsım adına korsan albümümü alanlara bütün hakkımı helal ediyorum. Gelecek yıl En Sevgiliye 9'u çıkardığımda üç bin tane hediyelik promosyon bastıracağım. Daha sonra albümümü ücretsiz olarak internet siteme koymayı düşünüyorum.

Ramazan konserlerinden öyle uçuk paralar alınmıyor

Albümleriniz Ramazan ayında çıktığı için bu ayın bir sektör haline getirildiğini düşünenler var. Sizin için de "Belediyelerin düzenlediği konserlerden çok paralar alıyor." diyorlar. Bunların ne kadarı gerçek?

Bizim yaptığımız müzik Ramazan ayında insanlar üzerinde etki uyandırıyor. Albümümün insanlığa hizmet etmesini istiyorsam en müsait anı seçmeliyim. Konser fiyatlarına gelince; her sanatçının bir ücret politikası var. Bunun en düşüğü 3 bin, 3 bin 500 TL'den başlıyor. Üst seviyesini herkes kendisi belirliyor. Bu noktayı eleştirenler niçin popüler sanatçıların konser başına 100 bin TL aldıklarını konuşmuyor?

Bazı Kürtçe paylaşım sitelerinde albümlerinizden övgüyle söz ediliyor. Peygamberimizi anlatan bir Kürtçe albüm çalışması düşünür müsünüz?

İngilizce ve Arapça için böyle bir düşüncemiz vardı fakat ben başka bir dilde şiir okuyamıyorum. Şiirlerin azametini yansıtamam diye korkuyorum. Dile vâkıf olmadığınız zaman duygu yoğunluğunu dinleyicilere aktaramıyorsunuz. Ama şiirlerimi alıp Kürtçeye çevirebilirler, çok memnun olurum bundan. Kürt bir sanatçı bunu yapabilir. Benden şiirlerimi isterse hiç düşünmeden veririm. Daha önce Boşnakçaya ve Çinceye çevrildi ve oralardan güzel geri dönüşler aldık.

b.koseli@zaman.com.tr ZAMAN

BÜNYAMİN KÖSELİ

DUAYA "AMİN" DEMEK İÇİN EYÜPSULTAN'A GELİYORLAR


Ramazan'ı Eyüpsultan'daki canlı yayınlarla izleyiciye aktaran Samanyolu Televizyonu, sadece ekran başındakilerin değil, Türkiye'nin dört bir yanından bu mekana gelenlerin de iftar ve sahur coşkularına ortak oluyor.

Yer sofralarında iftarı bekleyen halk, programın 'dua' bölümünde sunucu ile birlikte aynı anda 'amin' diyor. Program sunucusu oyuncu Mehmet Özgür'ün etrafını saranlar ekranlara el sallamak, sevdiklerine selam söylemek için adeta birbirleriyle yarışıyor. Gösterilen ilgiden oldukça memnun olan Özgür, "İnsanlar televizyon ekranında değil, Eyüp'e gelerek bizzat programın içine dahil olmak istiyorlar." diyor. Sahurda ise 'Gecenin Bereketi' ile Yusuf Ziya Özkan ve Dursun Ali Erzincanlı izleyiciyle buluşuyor.
TELEVİZYON SERVİSİ

Dünyanın Ramazan sevinci Samanyolu'nda

Programın merkezi Eyüpsultan olsa da 'Dünya Ramazanlaşıyor' sloganıyla yurtdışından renkli görüntüler ve röportajlar ekrana geliyor. Reha Yeprem ve Veysel Karani Gümüşdereli, Afrika'dan; Kenya, Uganda, Kamboçya gibi ülkelerden, Murat Yeni Bosna-Hersek'ten, Asım Yıldırım ve ekibi ise Arnavutluk'tan dünyaya sesleniyor. Sunucular, gittikleri ülkelerde yaşayan Türklerle görüşüp onlarla Ramazan üzerine röportajlar yapıyor.

ZAMAN

SAMANYOLU, VİCDANIN SESİ İLE FAİLİ MEÇHULLERİN PEŞİNE DÜŞECEK

Samanyolu, "Vicdanın Sesi" ile Faili Meçhullerin Peşine Düşecek Hergün 14:30'da - yeni program

Vicdanın Sesi program sunucusu : Zeynep Kasımlıoğlu


'İki Alyans' ve 'Boşanmak İstemiyorum' gibi sosyal konuları ekrana taşıyan Samanyolu'nda faili meçhul cinayetler ve kayıpların konu edildiği 'Vicdanın Sesi' adlı yeni bir program daha ekrana gelmeye hazırlanıyor.

Programda önce problem sonra da sorumlular tespit edilecek; "Biz toplum olarak nerede yanlış yapıyoruz?" sorusuna cevaplar aranacak.



Yapımcılığını Necip Beklim'in üstlendiği programı Zeynep Kasımlıoğlu sunuyor. Haber koordinatörlüğünü Serdar Tay'ın yapacağı 'Vicdanın Sesi'nde ayrıca bir hukuk danışmanı, konusunda uzman kişiler ve emekli bir emniyet mensubu da hazır bulunacak.

TELEVİZYON SERVİSİ - ZAMAN


Buyrun Zeynep Kasımlıoğlu ile Vicdanın Sesi'yle Faili Meçhullerin Peşinde programı YEPYENİ FRAGMAN flv formatında kota dostu 7,6 mb İNDİR:

http://rapidshare.com/files/279718818/ViCDANIN.SESi-Zeynep.KASIMLIOGLU.ile.Hergun-14.30da.STVde.flv

SAMANYOLU HABER'İN YENİ PROJELERİ


Ergenekon haberleriyle adından söz ettiren Samanyoluhaber, yeni döneme iddialı projelerle giriyor. Genel Yayın Yönetmeni Yıkar, haber maratonunun satır başlarını anlattı.

Haber televizyonculuğu en parlak yıllarını yaşıyor. 2007 Ocak'ından bu yana yayın hayatına devam eden Samanyolu Haber TV'nin çiçeği burnunda bir genel yayın yönetmeni var. Ekonomi muhabiri olarak başladığı televizyon haberciliğine, uzun yıllar haber koordinatörü olarak devam eden Metin Yıkar, artık Samanyolu Haber TV'nin genel yayın yönetmeni. Biz de kendisiyle iki buçuk yıldır yayın hayatının içerisinde yer alan Samanyolu Haber TV'nin dünü, bugünü ve yarını üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Yıkar, haberciliğin bir hayat tarzı hâline gelmesi gerektiğini düşünüyor. Türkiye'nin Ergenekon davası nedeniyle geçtiği bu darboğazda bir haber kanalı yönetmenin oldukça zor olduğunu ve saçlarına ak düşürdüğünü dile getiriyor. Bir yandan hızlı haber üretirken bir yandan da doğru bilgiye ulaşma çabası güden Metin Yıkar ve ekibi, haber kanallarının sayılarının giderek arttığı şu dönemde farklı ve faydalı haberler yapma peşinde. Yıkar, misyonlarını, zararlı ve yıkıcı değil, faydalı, insanları birleştirici ve buluşturucu olmak, haberleri verirken kışkırtıcı ve provokatif olmamak, ama bunlara karşı da duyarlı olmak olarak özetliyor.

-Samanyolu Haber TV, kurulduğu günden bu yana nasıl bir süreçten geçti?

Samanyolu Yayın Grubu, Türkiye'de dört kanal (Samanyolu TV, Samanyolu Haber TV, Mehtap TV ve Yumurcak TV), yurt dışında da Azerbaycan'da Hazar TV, Amerika'da Ebru TV, Samanyolu Amerika ve Samanyolu Avrupa yayını olmak üzere toplam sekiz kanal ve üç radyoyla yayın hayatına devam ediyor. Elbette ki Samanyolu Yayın Grubu'nun 1993'ten bu yana gelen çok ciddi bir birikimi var. Samanyolu Haber TV de Samanyolu TV'nin bu birikimini aldı ve bir haber kanalına taşıdı. Samanyolu Grubu'nun ismini taşımış olması dolayısıyla ona duyulan güvenden de güç alıyor. Bu da ilk andan itibaren çok hızlı bir tanınma sürecine girmemizi sağladı. Gerek saat başı haber bültenleri, gerek yorum programları, gerekse toplumun çok geniş kesimlerini ilgilendiren çalışmalarıyla Samanyolu Haber TV ilk andaki heyecanını şu anda artırarak devam ettiriyor.

-Haber programlarınızın yanında kültür programları yapmayı da düşünüyor musunuz?

Biraz daha entelektüel seviyesi yüksek bir kitap programı yapmak planlarımız arasında ama aslında mümkün olduğu kadar haberin dışına çıkmamaya çalışıyoruz. 24 saatlik yayınımızın ana çatısını haber, spor, ekonomi olarak oluşturuyoruz. Arkasından Türkiye'nin ve toplumun yakından ilgilendiği bazı konuların üzerine nokta çalışmalar yapıyoruz. Onun dışında kültürel etkinlikli yayınlara pek girmek istemiyoruz. Kitap programına girerken bile çekincelerimiz var, konseptimize uyar mı diye. İnsanlar haberler hakkında 24 saat boyunca ucundan kıyısından bilgi sahibi olsunlar ve biz gelişmeleri en sıcak hâliyle ekranlara yansıtalım istiyoruz. Onun dışında yayın grubumuz içerisindeki Mehtap TV zaten kültür yayınları yapıyor. Bizim çizdiğimiz çerçeve haber ve mümkün olduğunca bunun dışına çıkmak istemiyoruz. Ama bizim de amacımız diğer kanallarda olduğu gibi daha çok insana ulaşmak. Haberin sakin olduğu dönemlerde insanları ekranda tutabilecek program yapma işi bizi çeken konulardan biri.

-Farklı programlara vakit ayrılamamasının nedeni, içinde bulunduğumuz sıcak gündem mi?

Şu anda biliyorsunuz bir taraftan Ergenekon davası devam ediyor. Öbür taraftan aralıksız Kürt açılımı meselesi konuşuluyor. İnsanların kafasında oluşan dumanlı havaya bir netlik kazandırılması gerekiyor. Öncelikle haberlerde olup bitenleri aktarıyorsunuz, arkasından yorumların yapıldığı bölümlerde bu konuları biraz daha derinlemesine açarak insanları bilgilendiriyorsunuz. Türkiye, gündemlerin çok hızlı yaşandığı bir ülke. Bir gün sabahtan öğlene kadar Türkiye'de olan olaylar, bir Avrupa ülkesinde bir yılda olmuyordur. Sabah haber toplantısında manşeti belirliyoruz, öğleden sonra toplandığımız zaman sabahki konu gölgede kalıyor. Bu hengamenin arasında 24 saat yayıncılık yapıyorsunuz ve farklı mecralara da girmeniz gerekiyor. Ama bütün bu gündem yoğunluğunda çok da fırsat olmuyor. Sabah 06.15'te Merhaba Yenigün programımız başlıyor. Prime time'a kadar sürekli haber yayınlamayı düşünüyoruz. Zaten 18.20'de ana haber bültenini yayınlıyoruz. O bittikten sonra gün boyu yaşanan olaylardan yorumlar yapabileceğimiz bölümler oluşturuyoruz. 23.00'te de ‘Son Durum' programımızda gün içindeki olayları derleyip ertesi güne bir projeksiyon tutuyoruz. Ancak hafta sonları gündem biraz sakinleşince otomobil, teknoloji, marka programları yayınlamayı düşünüyoruz.

-Bu kadar hızlı değişen gündemde haber kanallarının önemi ister istemez artıyor. Türkiye'deki haber kanallarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Haber kanalları artık Türkiye için vazgeçilmez hale gelmiştir. Türkiye, haberin çok yakından takip edildiği bir ülke. Eskiden belki bu kadar duyarlı değildi insanlar. Türkiye normal olmayan, çok zor ve ilginç bir darboğazdan geçiyor. İnsanlar gün içinde sadece kadın programları değil, haber de görmek istiyor ve bunun için de kendilerine özenli ve güvenilir kaynaklar arıyorlar. Bu anlamda haber televizyonculuğu belki de en parlak yıllarını yaşıyor. O yüzden belki de farklı farklı gruplar haber kanalı kurmak için harekete geçiyorlar. Burada sizi farklı kılan hem daha çok seyredilmeniz, hem de aynı zamanda güvenilir ve dünya çapında işler yapabiliyor olmanızdır. Şu anda Türkiye'de dünya haberciliği o kadar da popüler değil. Samanyolu Haber TV'nin hedeflerinden biri de dünya haberciliğini Türkiye'ye taşıyabilmek. Dünyanın değişik yerlerinde Türk okulları ve buralarda yetişen insanlar var. Ve bunların içerisinden mutlaka haberciler de yetişecektir. Eğer Moskova'da, Nairobi'de, Kenya'da, Avrupa'nın herhangi bir noktasında olmuş bir olayı bize oranın yerel insanları, anında, sıcak ve Türkçe olarak anlatabilirlerse o zaman haber televizyonculuğu başka bir boyuta ulaşacak demektir ki bu aslında çok da zor değil.

-Peki, bu dünya haberciliği hâlâ neden sağlanamadı?

Çünkü şimdi önemli olan, Türkiye'nin gündemindeki olayları çok hızlı bir şekilde anlatabilmek ve arka planlarını verebilmek. Samanyolu Haber TV olarak bu anlamda da hassas olmaya çalışıyoruz. Ergenekon iddianameleri ile birlikte pek çok şey göründüğü gibi olmadığı ortaya çıktı. Danıştay saldırısı bunun en önemli örneği. Danıştay'a saldırı oldu. Ve maalesef bazı haber kanalları olayı hemen birileri üzerine yıkmaya çalıştılar ve saldırıyı gerçekleştiren kişinin belli amaçlarla bu işi yaptığını, hatta tekbir getirerek dışarı çıktığını söylediler. Ama bugün iddianamelerde ortaya çıkıyor ki işin aslı hiç öyle değilmiş. Dolayısıyla sıcak olayların arkasını iyice araştırıp, aktarmak zorundayız. Artık provokasyonlar ülkesi olmamalı Türkiye. Bir patlama olduğu, bir insan öldürüldüğü zaman bunun hangi amaçla ve neden yapıldığına dair mutlaka hızlı bir şekilde beyin fırtınası oluşturulmalı, geçmiş bilgiler bir araya getirilmeli ve editoryal bir çalışma yapılıp onun üzerinde bazı şüpheler olduğu ortaya konmalıdır.

-Samanyolu Haber TV'nin kemik bir izleyici kitlesi oluştu mu? Özellikle Ergenekon gibi sıcak gündemlerin varlığı reytinginizi artırdı mı?

Samanyolu Haber TV artık Türkiye'nin her yerinde tanınan bir TV kanalı. Sadece uydudan yayın yapıyoruz. Fakat Türkiye'de uydu yayıncılığı hızla gelişiyor ve dolayısıyla artık genel kabul görmüş haber kanallarından bir tanesiyiz. Ergenekon süreciyle haber duyarlılığında bir artış oldu aslını sorarsanız. Çünkü Ergenekon meselesiyle Türkiye'nin üzerinde oynanan oyunlar artık resmedilmeye başladı. Halk arasında konuşuluyordu "bir şeyler oluyor" diye, bir derin devlettir gidiyordu. Özellikle dava süreci ve iddianameler somut örnekleri insanların karşısına koymaya başlayınca ilgi artmaya başladı. Samanyolu Haber TV olarak bu hayati gündeme hak ettiği değeri vermeye çalışıyoruz. Vatan sevgimiz ve hassasiyetlerimiz bazen bizi bunaltıyor. Sinir uçlarımızın sürekli uyarılmış hâlde bulunuyor olması bizi çok yoruyor aslında. En ufak bir olay da bile bunun arkasında ne var, bir şey mi yapmak istiyorlar endişesine kapılıyoruz. Bu da haberi yönetenleri çok yıpratıyor. Öbür taraftan habercilik sorumluluk demek. Sorumluluk da omzunuza bir yük koyuyor. Dolayısıyla bu Ergenekon sürecinde hassas, iyi ve detaylı haberler üretmek gerekiyor. Bunun sonucunda da gördük ki haber bültenimizde iki buçuk sene içerisinde izlenirliğimiz yüzde 90'lara varan oranda arttı. Bu Samanyolu TV'ye güvenme, arkadaşlarımızın gayretleri ve televizyonculuğu kurallarına göre yapmayla ilgili bir şey. Televizyon seyretmek çok kolay bir iş. Bir düğmeye bastığınızda karşınıza gelebiliyor. Fakat o düğmeye bastıklarında siz insanları ilgilendiren mevzuyu veriyor musunuz, motivasyonunuz iyi mi bu önemli.

-Genelde en çok kimler tarafından seyrediliyorsunuz?

Erkekler. 20 yaş ve üstü insanlar bizi daha çok seyrediyor. Mesela normal sıralamada 15. isek onlarda 3. oluyoruz. Çok gözle görülür bir artış var.

-Bir haber on farklı sunumla insanlara ulaşabiliyor. Bunun nedeni nedir? Habercilikte bir etiğin olması gerekmiyor mu?

Doğru bir gün mutlaka kazanır. İnsanlar sadece daha çok seyrettirebilmek ya da spekülasyon yapmak hatta bazen kendi ideolojilerini yansıtabilmek için çarpık haberler yapabiliyor. Ama bu sonsuza kadar böyle gitmez. 16 yıldan bu yana Samanyolu Yayın Grubu, bilerek asla yanlış yapmamaya, yalan söylememeye çalıştı, çalışıyor ve inşallah da hep çalışacak. Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada Türkiye'nin neresine giderseniz gidin Samanyolu mikrofonunu görünce sarılanlar, arkadaşlarımıza bir şeyler ısmarlamak isteyenler var. Böyle bir sevgi ve güven ortamı oluştu. Önemli olan geçmişe baktığınız zaman yüzünüzü kızartacak bir şeyin olmaması, geleceğe baktığınız zaman da hem ülkeniz adına hem insanlık adına iyi şeyler yapmak için azim ve gayret içerisinde olmanız.

-İnsanlar muhakkak merak ediyordur. Bir haber size ulaştıktan sonra nasıl bir süreç ve süzgeçten geçiyor?

Normal gidişatımız şöyle: Önce gün içinde akışı çıkarıp sabah 9 civarında bir toplantı yapıyoruz. Dün olanlar ve bugün yaşanacaklar önümüze geliyor. Sonra onların içinden hangisinin ön plana çıkacağına, hangisinin haber değeri taşıdığına ortaklaşa karar veriyoruz ve onlar üzerinde çalışmaya başlıyoruz. Yurt haberler, dış haberler, İstanbul veAnkara istihbaratı, editörler ellerindeki malzemeyi masaya koyuyor. Her ekip kendi haberi ekrana girsin diye tırmalıyor tabiri caizse. Ondan sonra da karar vericiler bunların içinden seçim yapıyorlar. Gün içindeki haber takibi bu şekilde oluyor. Ama Türkiye öyle bir ülke ki her an her dakika yeni şeyler çıkabilir. O zaman da bizim yayın masamız sıcak gelişmeleri alıyor, anında ekrana taşıyor. Habercilikte hız çok önemli ama bu arada yanlış yapmamanız da gerekiyor. En ufak bir olayda bile bir tek harekette ortalık karışabilir. Mesela Sudan'da bir harf hatasından dolayı insanlar sokaklara dökülmüştü. Sonra hatayı düzelmek de çok zor olmuştu. Bu konuda üzerimizde özel ve önemli bir sorumluluk olduğunun farkındayız ve buna göre hareket etmek istiyoruz. Dolayısıyla akşama kadar önce rutin gündemimizi oluşturuyoruz, sonra sıcak gündemlere karşı esnek biçimde hızlı hareket etmeye çalışıyoruz.

-Samanyolu TV'nin ana haber bültenini de mi siz hazırlıyorsunuz?

Evet. Samanyolu Ana Haber bugün Türkiye'nin en çok izlenen haber bültenlerinden biri. Aylık reyting ortalamalarında 4. olarak gözüküyor. Bu işin özünde organizasyon ve iletişim var. Habercilikte iyi iletişim kuramazsanız mutlaka hata yaparsınız. Genel yayın yönetmeni haber müdürüyle, haber müdürü editörüyle, editör muhabirle, muhabir yönetmenle, yönetmen şoförle, şoför kameramanla çok iyi iletişim kurmalı ki haberin en iyisi ekrana çıksın. Eğer son dakikada bir haberi veremiyorsanız problemin kaynağı iletişim bozukluğudur. Her işte bu vardır, ama bizim işte bu çok daha hassastır. Zincirin bir halkası koparsa bütün bir sistemi bozabilirsiniz.

-Hem habercilik etiğine uygun, hem de her kesimden insanın anlayacağı bir haber metni yazmak zor olmuyor mu?

Haber metni yazmak işin can damarı. Gazetede olsanız bir haberi yazdığınız zaman insanlar okurken anlamazlarsa tekrarlayabilir ve bazı cümleleri birbirine bağlayarak devam edebilir. Ama televizyonda her kurduğunuz cümle çok anlaşılır ve sağlam olmalı, aynı zamanda hedef kitlenizi yormamalı. Net olmalısınız ve birikimlerinizi de bir şekilde haber metni içerisine yansıtmalısınız. Editöryal güç burada başlıyor zaten. Bir muhabir ancak üç beş sene sonra bu güce ulaşabilir. Çünkü bir taraftan 5N1K kuralına uyacaksınız, öbür taraftan haber metinini oluştururken bağlantılı başka konuları da bilmek zorundasınız. Sadece ajans metni haberciliği artık geride kalmış. Elbette ki her kanalın kendine göre bir bakış açısı var. Önemli olan toplumu yanlış ve olumsuz yönlendirmemek, haberi gerçeklik içinde vermektir.

-Teknoloji de televizyon haberciliğinde ciddi önem arz ediyor mu?

Tabii ki önemli. Bu anlamda Samanyolu Haber TV, dünya standartlarına yakın bir şekilde yatırımlar yapmış, tamamen elektronik ortamda yoluna devam eden bir kanal. Haber görüntülerini kameralar özel bir diskete kaydederler. Sonra onlar sistemin içerisine girer ve herkes bu görüntülere ulaşabilir. Ve kullanıldıktan sonra arşive kaldırılır. Kaset ve analog sistem artık kalmamıştı.

-Bu kadar hengamenin içerisinde haberden yorulduğunuz olmuyor mu?

Bir süre sonra bağımlılık gibi bir şey oluyor. Evde eşim de elimdeki telefon için "Bir gün camdan atacağım onu." diyor. Bir süre sonra bağımlı oluyorsunuz, her şeyden haberdar olmanız gerektiğini düşünmeye başlıyorsunuz. Öyle olmazsa zaten bir haber kanalını yönetmek çok zor. Olaylarla alakalı yorum yapabilmek için ne olup bittiğini öğrenmeniz ve farklı kaynaklara ulaşmanız lazım. Her duyduğunuzu ve bildiğinizi elbette ki yazamıyorsunuz ama o konular üzerine kendinize yeni bir yol çizebiliyorsunuz. Bir süre sonra ister istemez kendinize ait kaynaklarınız oluşuyor. Ajanstan farkınız da bu değişik kaynaklar sayesinde konuların diğer yönlerine ulaşmanız. Hayatlarını artık habere göre organize etmiş çok iyi bir editöryal yapımız var. Onlara bir kez daha teşekkür ederiz. Yoğun bir tempo içerisindeyiz. Ama gördüğümüz kadarıyla arkadaşlarımızın çok da şikâyetleri yok. Çünkü haberciliğin bir hayat tarzı olduğunu kabullenmiş durumda. Zira ana haber bültenini sadece Türkiye'de ortalama 4-5 milyon insan seyrediyor. Sadece Türkiye'den bahsediyorum. Bunu bilmek bile ayrı bir heyecan veriyor insana.

-Önümüzdeki sezon Samanyolu Haber TV'de bizi ne gibi yenilikler bekliyor?

Deniz Şafak ile insanların sorunlarını ekrana yansıtan ve onları ilgilerle buluşturan bir program planlıyoruz. Bununla birlikte bildiğiniz gibi şu an dünyada ticari faaliyetlerinin yanı sıra şirketlerin topluma, dünyaya, çevreye neler kattığı çok önem arz etmeye başladı. Biz de hem bunları teşvik etmek, hem de farklı uygulamaları insanlara tanıtabilmek amacıyla eylülden itibaren ‘Yarınlardan Sorumluyuz' programına başlıyoruz. Bu programda şirketlerin insani çalışmalarını ekranlara getirerek 13 bölüm sonrasında topluma katkısı olan firmaları bir geceyle ödüllendireceğiz. Bunun dışında şu an ramazan ayındayız ve bir haber kanalı olmamız bizi onun getirdiklerinden uzak tutamaz. Canlı yayın araçlarımızı Türkiye'nin otuz farklı iline gönderdik ve hemen her gün ülkemizin değişik bir noktasından Kimse Yok mu Derneği ile beraber yardım organizasyonlarını ekrana taşıyoruz. Spor alanında da 25 Ağustos'ta ilk kez ekranlara merhaba diyen Bank Asya Ligi Futbol Heyecanı isimli programımızda Anadolu takımlarının maçlarından özet görüntüler ve yorumları yayınlıyoruz. Ayrıca yeni görsellerimiz ve farklı stüdyo tasarımlarımız yeni yayın döneminde seyircilerimizle buluşacak.

Samanyolu Haber'in dikkat çeken programları

Merhaba Yenigün: Gazetelerin başlıkları, önemli haberler ve günün akışının aktarıldığı program günün ilk ışıklarında izleyiciyle buluşuyor.

Paranın Seyri: Piyasaların açıldığı andan itibaren bütün ekonomik gelişmeler, Türkiye ve dünya ekonomilerinin durumu, uzman görüşleri ve yorumları programda yer alıyor.

Medyada Bugün: Manşetler, köşe yazıları, yayın politikaları her gün bir başka konukla değerlendiriliyor.

Öğle Arası: Gün ortasının en sıcak gelişmeleri ve olayların yorumları canlı bağlantılarla ekrana getiriliyor.

Endaze: Lale Sarıibrahimoğlu, Mümtazer Türköne ve Faruk Mercan haftanın gündemini tartışıyor.

Ana Haber: Kemal Gülen'in sunduğu ana Haber Bülteni Samanyolu TV ile ortak olarak yayınlanıyor.

Son Durum: Haberleri takip edemeyen seyirciler için gün içinde yaşanan bütün gelişmeler aktarılıyor.

Sürücü: Otomobil dünyasından en son gelişmeler, çarpıcı haberler, sürüş teknikleri, ikinci el piyasası ve röportajlar bu programda yer alıyor.

Bilişim Dünyası: Teknolojideki gelişmeler, son çıkan ürünler izleyiciye tanıtılıyor.

Bütün Dünya: Televizyonların dış haber eksenli tek programında dünyadaki gelişmelere Türkiye'nin gözüyle bakılıyor.

Marka: Türkiye'nin marka olmuş firmalarının yetkilileri ya da bizzat marka olmuş isimlerle yapılan röportaj eksenli bir program.

Bab-ı Ali: Ünlü gazeteciler, mesleki deneyimlerini ve hatıralarını izleyicilerle paylaşıyor.

Kapı Altı: Bizzat hapishanelerde çekilen programda mahkumların yaşadıkları izleyicilerle buluşuyor.

Spor Zamanı: Mehmet Şeyho, Yemen Ekşioğlu, Osman Şenher ve Davut Dişli yorumlarıyla Süper Lig'de geride kalan haftayı değerlendiriyor.

Masa Üstü: Türkiye'de sanata, spora, siyasete, aktüaliteye ait ne varsa Salih Zengin ve Ahmet Turan Alkan tarafından renkli konuklar eşliğinde ekrana getiriliyor.

ELİF NESİBE ÖZBUDAK - AKSİYON

KIRIK MIZRAP BESTELERİ İSTANBUL'DAYDI


M.Fethullah Gülen Hocaefendi'nin şiirlerinin bestecisi TRT İzmir Radyosu ses sanatçısı Reşit Muhtar, önceki akşam Çemberlitaş Fırat Kültür Merkezi'nde bir konser verdi.

On dokuz yıl aradan sonra İstanbul'da sevenleri ile buluşan sanatçı, ilk eserini Yamanlar Koleji'nin mezuniyet töreninde okuduğunu anlattı. Muhtar, Fethullah Gülen'in bestelerini çok beğendiğini ve daha sonra kaset yapılmasını teklif ettiğini belirterek, "Biz de bestelenen şiir sayısını on üçe çıkararak kaset haline getirdik. Eserlerin bestelenme sürecinde sürekli Hocaefendi'nin yanına gelerek, parçaları ona sunardık. Hocaefendi, getirdiğimiz parçaları odasında dinleyip dışarı çıkardı. Eğer gözleri yaşlıysa türküleri beğendiğini anlardık." dedi.

Sunuculuğunu STV Haber programcılarından Mesut Baran'ın yaptığı konsere ilgi oldukça büyüktü. Konserde seyircilerin çoğunluğunun gençlerden oluşması dikkat çekiciydi. Reşit Muhtar, konserin ilk bölümünde aralarından Akıncı Türküsü, Işık Adam, Hiç, Bayram Sevinci, Belirdi Bir Kıratlı gibi parçaların da yer aldığı Kırık Mızrap'tan bestelenmiş 14 eserini seslendirdi. Konserin ikinci bölümünde Ben Bir Yakup İdim, Ah Nice Bir Uyursun, Canım Kurban Olsun Senin Yoluna, Serveri Ser Bülendimiz gibi klasik ilahileri okudu. Muhtar, parça aralarında kendi hatıralarından söz ederken, bu bestelerle büyüyen izleyicileri farklı bir iklime götürdü.

Reşit Muhtar, konserin ardından piyano eşliğinde Yemen Türküsü'nü seslendirdi. İki buçuk saat süren konserin sonunda seyircilerin sorularını cevaplayan sanatçı, bir hayranının "3. Kırık Mızrap albümünü çıkarmayı düşünmüyor musunuz?" sorusu üzerine 20 Kırık Mızrap şiirinin daha bestesinin hazır olduğunu söyledi.

1956 yılında Kilis'te dünyaya gelen Reşit Muhtar, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik bölümünü bitirdi. On yıl boyunca çeşitli okullarda müzik öğretmenliği yaptı. 1987'den itibaren Celal Bayar ve Ege üniversitelerinde repertuar ve ses eğitimi derslerine girdi. 1987 yılında TRT'nin açmış olduğu yetişmiş ses sanatçısı sınavını kazanarak TRT İzmir Radyosu'nda göreve başladı. Halen bu görevi sürdüren Muhtar, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin 'Kırık Mızrap' kitabındaki şiirlerini besteleyerek 1992 yılında aynı adla bir kaset çıkardı. İSTANBUL ZAMAN

EVLİLİK İÇİN "İKİ ALYANS" YETMİYOR

Evlilik programlarına farklı bir bakış açısı getiren ve toplumun sorunlarını çözmeye yönelik yayınlara imza atan Samanyolu Televizyonu, 'İki Alyans' programı ile seyircisinin beğenisini kazanıyor.

Cumartesi akşamları yayınlanan programda evlilik aşamasına gelen gençlerin, aileleriyle ve kendileriyle ilgili yaşadığı sıkıntılar irdeleniyor. Çekimleri bir drama şeklinde gerçekleştirilen İki Alyans'ın aile danışmanı gerçek hayatta da aynı vazifeyi üstlenen Efkan Yeşildağ.

Programın konuları hepimizin yaşadığı ve basında sıklıkla gündeme gelen olaylardan oluşuyor. Yaş farkı, ekonomik durum, kültürel uyuşmazlık, akraba evliliği, internet evliliği, kaçarak evlenme vs... Kurgusu, oyuncu seçimi, sürükleyici senaryosu ve Yücel Arzen'in 'İki Alyans' bestesi Efkan Yeşildağ'ın yorumu ile büyük bir uyum içerisinde.

Evlenmek isteyen gençler Yeşildağ'ın kapısını, 'annemizi babamızı biz ikna edemedik, siz eder misiniz?' dileğiyle, ebeveynler ise 'ben bu çocuğa laf anlatamadım, siz anlatıverin' anlayışı ile çalıyor. Karşılıklı olarak bireyleri dinleyen Efkan Bey, tarafları daha iyi tanımak için çifte ayrı ayrı kişilik testi yapıyor. Çıkan sonuçları olayların seyrine göre yorumlayıp aileleriyle paylaşıyor.

Yeşildağ'ın olaylar karşısında yaptığı yorum diğer meslektaşlarından biraz farklı, seyirciler de zaten onun bu özgün tarafını beğeniyor. O da bir aile danışmanı olmaktan ziyade bir rehber, bir yol gösterici sıfatıyla programdaki yerini aldığını söylüyor. Şu ana kadar gerçekleşen hiçbir programda 'bu evlilik olmaz' ya da 'bu evlilik olabilir' anlayışı sergilememiş. Ama gerçek hayatta insanlar ondan hep bunu beklemiş, zira kimse kendi verdiği kararın sorumluluğunu almak istemiyormuş!

Evlenmeye karar veren çiftlerin her açıdan (zihnen, bedenen, aile onayı alınarak ve ekonomik olarak) hazır olmaları gerekiyor. Çünkü boşanmaların en önemli sebeplerinden biri evliliğe tam olarak hazırlanmadan karar verilmesi. Genellikle duygusal alınan evlilik kararları, ciddî beklentiler işin içine girince hüsranla sonuçlanabiliyor. Evliliklerin bir kısmı duygusal, bir kısmı da menfaat ekseni üzerine kurgulanıyor. Yeşildağ'a göre duygusuz bir evlilik yürümez ama mantıksız bir evlilik de olmaz. Dolayısıyla 'İki Alyans' her konuda denklik olması gerektiğini vurguluyor.

Programın sonunda herkes kendi payına düşeni alıyor. Gençler anne ve babalarının deneyimlerinden faydalanmaları gerektiğinin, ebeveynler ise çocuklarının artık büyüdüğü ve sorumluluk almaları gerektiğinin farkına varıyor.

İlk programlarda tebrik telefonları ve mesajları gelirken şimdilerde program daha çok yardım istekleriyle aranıyor. 'Oğlum şöyle bir kızla evlenmek istiyor, bu konuyu da işler misiniz?' gibi isteklerde bulunuluyor. Ama Efkan Yeşildağ'a göre her şeye rağmen dünyada aile yapısı en sağlam ülke biziz. Aile hayatı iyi olan bir toplum da yıkılmaz ve bütün sorunların üstesinden gelebilir. d.cihan@zaman.com.tr

***

Halis Toprak olayını da işlediler

Bilindiği gibi çok yaşlı bir erkek ile genç bir kızın evlenmesinde ne yasalarda ne de dinimizde bir mani yok. Ancak evlilik sadece kişileri değil, aileleri ve toplumu da ilgilendiriyor. Yeşildağ'a göre aile meseleleri hem sosyolojik hem de psikolojik bir hadise. Evrensel normlarla bunu çözmeye kalkarsak yanlış yapmış oluruz. Dolayısıyla Halis Toprak ve 17 yaşındaki eşinin evliliğine bakıldığında, 50 yaş gibi ciddî bir anlayış ve nesil farkı var. İnsanlar çocuklarını bile anlamakta güçlük çekerken, torunu yaşındaki bir gençle evlendiği takdirde çocuğuna gösterdiği merhameti, şefkati ve hoşgörüyü acaba eş olarak seçtiği insana gösterebilecek mi? İşte program olaya bu pencereden yaklaştı.

***

Evlenecek çiftlere öneriler

Anne ve babalar çocuklarının kendi gençliklerindeki şartlarda evliliklerinin gerçekleşmesini istiyor, bu yanlış. Aynı şekilde gençler de sanki hiç geleneği, göreneği yokmuş gibi sadece kendi istekleri doğrultusunda bir evlilik yapmak istiyor, bu da yanlış. Sağlıklı bir evlilik kurulabilmesi için her şeyin denge içerisinde gerçekleşmesi gerekir.

Evliliğini anne-babasının isteği üzerine yapmış bir genç, ileride yaşayacağı en küçük problemde bile hiçbir sorumluluk almıyor ve rahatlıkla bitirme aşamasına gelebiliyor.

Gençler aynı okulda, aynı işyerinde üç-beş gün gördükleri kişilerle evlilik kararı alabiliyor. Bu tamamen duygusal ve fiziksel bir karardır. Oysa evliliklerde en önemli husus duygu-mantık denkliğidir.

Biz aile danışmanları, insanların problemlerini çözmüyoruz, çözmelerine yardımcı oluyoruz. Çünkü her birey kendi sorunlarını çözecek güç ve kudrete sahiptir, şayet hasta değilse..

İki Alyans

DÖRDÜNCÜ OSMAN ÇOK GÜLDÜRECEK

Biri estetik ve tarihe meraklı, diğeri teknoloji düşkünü iki polisin yaşadıklarını konu alan Samanyolu'nun iddialı dizilerinden 'Dördüncü Osman'ın çekimleri başladı. Olayları çözmeye çalışan iki polis, aralarında yaşanan komik olaylar ve senaryoyu açmak ve olaylara yön vermek için diziye dahil olan gazeteci kız...

Caferağa Medresesi'ndeki çekimlerde bir araya gelen oyuncular Reha Özcan (Osman), Cavit Çetin Güner (Yıldırım) ve Begüm Şahin (Nilüfer), projenin diğer polisiye dizilerinden çok farklı olduğunu düşünüyor. 'Dördüncü Osman'ın benzerlerinden farkı ne?' sorusuna verilen cevap ise hep aynı oluyor: "Bütün cinayetler Osmanlı tarihiyle çözülüyor." Bu yönüyle benzerlerinden ayrılan dizi için ciddi bir hazırlık dönemi geçirilmiş. Bir buçuk yıllık bir çalışmanın ardından senaryo oluşturulmuş. Dizide 'Dördüncü Osman' lakaplı Reha Özcan'ı (Osman) projeye çeken ise ilgi çekici ve uç noktalardaki karakterler olmuş.

CİNAYETLE TARİH İÇ İÇE...

Dizide iki polis arasındaki komik olaylar anlatılmıyor sadece. Osman, cinayetleri tarihten ve geçmişteki tecrübelerden yararlanarak çözerken; Yıldırım, saflığı ve doğallığıyla yeniyetme bir polis görüntüsü sergiliyor. Aslında onun da bu işe ihtiyacı yok. Ailesi zengin ve oğullarının polis olmasını istemiyorlar. Ancak o polislik aşkıyla yanıyor. Bir de cinayetleri çözme aşkıyla tabii... Tecrübeli polis ile genç polisin birlikteliğinden doğan zıtlıkların yanında dizide özellikle tarihle ilgili önemli bilgiler veriliyor. Pek çok kanalda benzer dizilerin yayınlandığını doğrulayan yönetmen Gül Güzelkaya, bir konunun altını çiziyor: "Asla Osmanlı tarihi gibi algılansın istemiyoruz. Bu, bir cinayet dizisi. Farkı, biz bunları tarihten olaylarla daha soft bir şekilde aktarıyoruz. Hem de tamamen tarihten notlarla..." Çekimleri İstanbul'un farklı mekânlarında gerçekleştirilen dizinin ekim ayı başında ekrana gelmesi planlanıyor.

Dördüncü Osman Çok Güldürecek

SAMANYOLU TV'DEN MEST EDECEK DİZİ

Yeni sezona hız kesmeden hazırlanan Samanyolu TV, yeni sezonda çok değişik ve ses getirecek projelere imza atacak.

Yayınlanmaya başladığı günden beri reyting sıralamasında zirvenin ortağı olan Tek Türkiye dizisinin yeni sezon hazırlıklarında sona gelindi.Yeni sezona ilişkin değişiklikler hakkında ser verilip sır verilmezken dizinin yeni dönemde köyden şehire taşınacağı gelen ilk bilgiler arasında. Senaryoya beş yıl ilerden başlanacağı haberleri dizi takipçilerini şimdiden heyecanlandırmış. Gerçek olan şu ki Tek Türkiye yeni sezonda da adından en fazla söz ettiren dizi olacağa benziyor.

Kollama da yeni dönemde heyecanıyla izleyicilere nefes aldırmayacağa benziyor. Dizinin çekimlerine yakın zamanda başlanacak.

Yeni yapımlara gelince birbirinden gizemli birbirinden mistik ama bir o kadar da sizden bizden yapımlar... Örnekleri piyasaya sürülmemiş Türkiye'de bir ilk dedirtecek projeler.

Kader Çizgisi adlı proje, sizi alıp geçmişinize götürecek, bazı şeyleri değiştirme şansı verecek mükemmel bir dizi. Bazı şeyleri değiştirme şansımız olsa neyi değiştirirdik, peki değiştirince gerçekten her şey hal olacak mı? Hayata bakışınızı derinden etkileyecek bir çalışma.

Kırık Kalpler adlı projede ise duanın gücünü göreceksiniz. Hiçbir zaman çaresiz ve güçsüz değiliz. Biri her zaman bizi gözetliyor ve ona seslendiğimiz anda bize yardıma gelmek için bekliyor. Belki de her sahnede bu düşünceleri iyice benimseyeceğimiz sıra dışı bir dizi..

Dördüncü Osman adlı diziye gelince. Eylül ayının sonu Ekim ayının başı gibi 4.Osman dizisini seyircilerle buluşturmaya hazırlanıyor. Yapımcısının Melih Sezgin'in olduğu dizinin oyuncuları ise Reha Özcan, Cavit Çetin Güner ve Begüm Şahin.. Dizinin akışı ise Osman ve Yıldırım karakterleri üzerinden gerçekleşiyor. Osman, Osmanlı estetik ve tarihine hayran bir polis. Yıldırım ise teknoloji düşkünü, esprili genç bir polis memuru.

Osman ve Yıldırım aynı ekip de aynı cinayetleri aydınlatmak için beraber çalışıyor. Bu beraberlik birbirinden eğlenceli karelerin ekrana yansımasına sebep olacak. Osmanlı tarihinden güncel konulara her alanda işlenen konularla keyifli anlar yaşayacağınız iddialı yapımın çekimleri kısa bir süre sonra başlayacak.

İşlenen cinayetlerin çözümleri esnasında ekip ile birlikte Osmanlı tarihine uzanacak, hiç umulmayan ipuçlarıyla suçluların yakalanmasına şahit olacaksınız. Olgun komiser Osman ile genç polis memuru Yıldırım ve diğer ekip arkadaşları Nilüfer karakterleri, ilk bölümden itibaren merak uyandırıcı, ilgi çekici ve yeri geldiğinde de eğlendirici kareleri ekrana taşıyacak. Yine Devlet Tiyatrolarında görev yapan ve ekranlarda başarısını ispat etmiş kaliteli oyuncularla oluşturulan ekip, şimdiden Samanyolu seyircilerini mest edeceğinin sinyallerini veriyor.

Cavit Çetin Güler, Annem, Hayat Bilgisi, Yalancı Yarim ve Kapadokya Düşleri, Begüm Şahin, Bizim Evin Halleri, Reha Özcan ise Dağlar Delisi adlı projelerde yer almış isimler.

İki ortak polis... Bunlardan biri tam bir Osmanlı hayranı... Osmanlı tarihini bilen ve hep Osmanlı'dan hayat dersi çıkartan bir polis. Diğer ortağı da teknoloji düşkünü.. Bu iki polis memuru aynı cinayetleri gün yüzüne çıkartmak için bir ekip olmak zorunda kalınca bakın ne manzaralar çıkacak? Gülecek gülerken, bir şeyler öğreneceksiniz. Bu eğitici ve eğlendirici dizi hepinizi mest edecek!..

Samanyolu Tv'den Mest Edecek Dizi

AKIL DEFTERİ FARK ATTI


Fikirsizliğin yeni fikir ve düşünceler olarak uçuştuğu, tartışma diye kavgalaşıldığı, siyasi görüşler içinde idam cezasının ivedilikle geri getirilmesi önerilerinin bile yer aldığı TV programları, şu anda televizyon kültürümüzün ulaştığı durumun bir aynası gibi.
Aslında bu programların çoğu birbirinin aynı jargonu çoğunlukla seviyesiz, entelektüel sermayesi de oldukça sığ bir görünüm arz ediyor.

Akıl unutulmuş gibi!

Ama bütün bunların arasında merkez tv midyumunun içinde yer almayan bir kanalda yayınlanan "Akıl Defteri" adlı program: duruşu, durum tespiti, çözüm arayışı ve insani değerlendirmeleriyle: siyasi, sosyal ve kültürel bir program olarak diğerlerinin önüne geçiyor.

Özellikle de kürt açılımıyla ilgili görüş ve seyirci maillerini değerlendirmedeki dikkati ve samimiyeti, alışa gelmiş format dilinden çok uzak.

Duygu aklın yanında

Pazartesi akşamları saat 21:00'de Mehtap TV'de canlı olarak yayınlanan: Eser Karakaş, Şahin Alpay ve Mehmet Altan'ın sunduğu Akıl Defteri adlı program, seyirci ile sohbet ediyor adeta, hem de bize özgü bir duygu dili ile jestüeliyle.

Akıl Defteri, insana, topluma ve dünyaya özlenen bir pencere açıyor: her türlü değerlendirmede duygu da, aklın yanında eksik olmuyor bu programda.

Taraf Gazetesi

SAMANYOLU DÖRDÜNCÜ OSMAN'I BULDU


'4. Osman', 'Kader Çizgisi' ve 'Kırık Kalpler' adlı üç yeni diziyle yeni döneme hazırlanan Samanyolu'nda '4. Osman'ı kimin oynayacağı belli oldu.

Dizide estetik ve tarihe düşkün Osman karakterini Antalya Devlet Tiyatrosu sanatçılarından Reha Özcan oynarken, teknoloji düşkünü, esprili genç bir polis memuru Yıldırım karakterini ise 'Kapadokya Düşleri' ve 'Talih Kuşu' gibi dizilerde rol alan Cavit Çetin Güner oynuyor. Yapımcılığını Melih Sezgin'in üstlendiği ve önümüzdeki günlerde çekimlerine başlanacak dizide Osman ve Yıldırım, aynı ekipte aynı cinayetleri aydınlatmak için beraber çalışacak. ZAMAN

ENES FINDIK (ALPEREN) RÖPORTAJI

"Ropörtaj icin Beyazinci`ye tesekkürler..."

“Onlar Kollama’nın iki küçük oyuncusu... Haftalar öncesinden söz aldığımız Enes Fındık (Alperen) ve Eren Fındık (Fatih) ile sizler için muhabbet ettik. Tabii Eren sadece fotoğraf makinemizle sohbet etti ama olsun. Abisi ile biz sohbetimizi gerçekleştirirken Eren başını yastığına koymuş, kendinden geçmiş bir şekilde emziğiyle mışıl mışıl uyuyordu. Ona iyi uykular deyip sizleri Enes’in verdiği sıcak cevaplarla başbaşa bırakıyoruz.”

Samanyolu Fanları: Bize biraz Enes Fındık’tan bahseder misin?
Enes Fındık (Alperen): Ben Enes Fındık. On bir yaşındayım. Beşinci sınıfa geçtim. Karne notlarımın hepsi beşti. (Gülüyor) Şu an Kollama’da oynuyorum. Ondan önce Hırsız Polis’te oynadım. En uzun soluklu dizimdi. Ve reklamlarda da oynadım. Derslerimi bitirince dışarıda arkadaşlarımla oyun oynamayı çok seviyorum.

Samanyolu Fanları: Alperen Yılmaz karakteriyle Enes Fındık'ın ortak noktaları var mı? Alperen’in yaptığını Enes de yapar mı?
Enes Fındık (Alperen): Alperen karakteriyle ortak noktalarım yok denilecek kadar az. Hatta yok bile diyebiliriz. En basitinden Alperen bir şey düşünürken kafasını kaşır. Ama ben bunu yapmam.

Samanyolu Fanları: Sahneye çıkmaya ne zaman ve nasıl karar verdin? Hep hayalinde miydi oyunculuk?
Enes Fındık (Alperen): Hiç oyunculuk gibi bir hayalim yoktu. (Gülüyor)Samanyolu Fanları: Peki nasıl ortaya çıktı?Enes Fındık (Alperen): Annemin bir arkadaşı vardı. Reklam için bir çocuk aradıklarını söylemiş. Annem de beni o adrese götürmüştü. Sonralarda başka reklamlarda da oynadım. Böyle devam etti.

Samanyolu Fanları: Gelecege dair hedefin nedir? Gökçe Ablan gibi konservatuar mı okumak istiyorsun?
Enes Fındık (Alperen): Ben yarış pilotu olmak istiyorum. Ama o olmazsa oyunculuğa devam ederim. Konservatuar okurum yani.

Samanyolu Fanları: İş gereği bazı zorluklar vardır. Hani bazen aileni, arkadaşlarını bile fazla göremezsin. Bu ailende, sende olumsuzluklara neden oluyor mu?
Enes Fındık (Alperen): Aslında olumsuzluklara neden olmuyor. Ama setlerin yoğun olduğu zamanlarda çok yoruluyorum. Hatta mandıra sahnelerinde betona çok fazla oturduğumdan Apandistim çok ağrımıştı. Ameliyat oluştum. O olay kötü bir anıydı.

Samanyolu Fanları: Seni ve Gökçe Ablanı bir film projesinde beraber göreceğiz inşallah. Bize biraz ipucu verebilir misin filmden?
Enes Fındık (Alperen): Olur. Konak adlı bir korku gerilim filmi. Ben ve Gökçe Abla, abla - kardeş rolündeyiz. Deniz Abla ve Kollama’daki katil Mesut da filmde yer alıyor. Yönetmenimiz ise Kollama’nın yönetmeni Cem Hoca.

Samanyolu Fanları: Kollama yeni sezon hakkında neler düşünüyorsun?
Enes Fındık (Alperen): Fatih bebek çıkabilir gibi geliyor bana. Ya hastaneden başlar ya da ambulanstan başlar herhalde. Benim de bilgim yok.

Samanyolu Fanları: Hangi takımı tutuyorsun?
Enes Fındık (Alperen): Beşiktaşlıyım.




Samanyolu Fanları: Boş zamanlarında neler yaparsın? Hobilerin neler?
Enes Fındık (Alperen): Genelde dışarıda arkadaşlarımla oyun oynarım. Bilgisayar oyunlarını seviyorum. Ama babam ve annem fazla oynatmıyor. (Gülüyor)

Samanyolu Fanları: Diziye başlamadan önce veya dizi devam ederken hiç polis çocuklarıyla görüştün mü? Onların yaşadıklarıyla Alperen’in yaşadığı olaylar kesişiyor mu?
Enes Fındık (Alperen): Sınıfta babası polis olan arkadaşlarım var. Ama neler yaşadıklarını sormadım. Derste konu gelirse anlatıyorlar. Ben de öğrenmiş oluyorum.

Samanyolu Fanları: Samanyolu Fanları sitesi hakkındaki bilgin nedir? Bizleri takip ediyor musun?
Enes Fındık (Alperen): Varolduğunu biliyorum. Ama hiç girmedim.

Samanyolu Fanları: Samanyolu Televizyonu oyuncularına yeterli ilgi ve alâkayı gösteriyor mu sence?
Enes Fındık (Alperen): Evet. Bence gayet ilgili. Bizim setten çok memnunum. Tabii bazen kötü setler de olabiliyor.

Samanyolu Fanları: Son olarak bizlere neler söylemek istersin?
Enes Fındık (Alperen): Hakkımda yorum yapanlara teşekkür ediyorum. Bizi izlemeye devam edin. Sizleri seviyorum. (Gülüyor)

Samanyolu Fanları: Çok güzel bir sohbetti. Teşekkür ediyoruz.
Enes Fındık (Alperen): Ben teşekkür ederim.