8 Ağustos 2009 Cumartesi

MALDİVLER AYNA'DAN YANSIYOR

Saim Orhan ile 'Ayna'nın bu haftaki durağı beyaz kumlar, cam gibi okyanus ve palmiye ağaçları ile Maldivler... Hint Okyanusu'nun ortasında, adalar topluluğundan oluşan bir ülke olan Maldivler'de bin 200 tane ada var.

Fakat bunların sadece 202 tanesinde insanlar yaşıyor. Ülkenin en gelişmiş şehri olan ve en çok kullanılan ulaşım aracının motosiklet olduğu Male'de motosiklet parkları kilometrelerce uzayıp gidiyor. Ülke genelinde adalar arası hızlı botlar ve hava taksiler hizmet veriyor. Ayna ekibi ilk olarak bir hızlı botla, başkent Male'den tatil beldesi Kurumba'ya gidiyor. Maldivler'deki gezisini tamamlayan Saim Orhan daha sonra Nepal'e de geçiyor. Programda Nepal'in maymunlarla dolu Maymun Tapınağı, ünlü halıları ve yapılış öyküleri ekrana geliyor. SAMANYOLU 22.45

SAMANYOLU HABER TV'DE YENİ BİR PROGRAM

Haberiniz Olsun! Bu program kaçmaz...

Samanyolu Haber Televizyonunda yepyeni bir program başlıyor. Yapımcılığını Feruzan Yurtseven'in yaptığı “Haberiniz Olsun” adlı programın sunuculuğunu ise M. Kemal Pehlivan yapıyor.

Samanyolu Televizyonu'nda ekrana gelen 'Davetsiz Misafir' adlı gezi programıyla bir dönem Anadolu'da gezmedik yer bırakmayan Mustafa Kemal Pehlivan şimdi de 'Haberiniz Olsun'la düştü yollara... Samanyolu Haber TV'de cumartesi günleri ekrana gelecek olan programda, ajanslara düşmeyen haberler, haritalarda görünmeyen yerler, hiç kimsenin bilmediği, gözlerden uzak diyarlar ve ilginç hayat hikâyeleri ekrana gelecek.

"Anadolu beni, ben de Anadolu'yu çok özlemişim. Her gün farklı bir yerde uyanmak çok güzel." diyen Pehlivan, gittiği yerlerde el üstünde tutuluyor. 'Davetsiz Misafir gelmiş' diyen misafirperver Anadolu insanı, program ekibini özellikle de Pehlivan'ı sofralarına davet ediyor. Kilolarından yakınan Pehlivan ise kara kara düşünüyor: "Nasıl zayıflayacağımı bilmiyorum. İkramı çevirmek ayıp olur diye oturuyoruz."

Yapımcılığını Feruzan Yurtseven'in üstlendiği 'Haberiniz Olsun'un sunucusu Mustafa Kemal Pehlivan, aslında televizyon izleyicisinin yakından tanıdığı bir isim. 16 yıldır radyo ve televizyon dünyasının içinde yer alan Pehlivan, Samanyolu Televizyonu'ndaki 'Davetsiz Misafir' ve Samanyolu Haber Televizyonu'ndaki 'Ayaklı Mikrofon' programlarının yanı sıra halen devam eden ve hafta içi her gün yayınlanan Metro FM'deki 'Big Man Morning Show' ile adını duyurmuştu. 'Hem televizyon hem de radyo programı zor olmayacak mı?' sorusuna Pehlivan, "Hafta sonu Anadolu'da, hafta içi İstanbul'da olacağım. Biraz yoğun olacak ama olumsuz etkileneceğimi zannetmiyorum." şeklinde cevap veriyor.

İLK DURAK BOLU

Program haftada bir yayınlanacak. Türkiye'yi karış karış gezen program ekibi bilinmeyen güzelliklerini ekrana taşıyacak. Ajanslara düşmeyen haberler ve haritalarda görünmeyen yerler izleyici ile buluşturulacak. Gözlerden uzak dünyaların ve ilginç hayat hikayelerinin yer alacağı HABERİNİZ OLSUN programı her hafta Cumartesi günü saat 14:20'de ekrana gelecek.

"Haberiniz Olsun" ilk programında Bolu'ya konuk oluyor. Mudurnu'da folklorik bez bebek üreterek Köroğlu Dağları ve yemekleri dışında da yörelerini tanıtmaya çalışan ev kadınları bu bebekleri nasıl yaptıklarını anlatıyor. Programda ikinci durak, Türk mutfağı denildiğinde ilk akla gelen Mengen ve Aşçılık Festivali. Aşçılar yemek yapmaktaki maharetlerini gösteriyorlar. Üçüncü durak olan Gerede'de ise ölmek üzere olan bakır işçiliğini, el yapımı semaver üreterek ayakta tutmaya çalışan bakır ustası tanıtılıyor. Programda son olarak Devrek'in ilk ve tek kadın baston ustası olan Mürvet Usta ile yapılan sohbet ekrana geliyor.

Kaynak

DOKTOR TARIK'TAN MUHTEŞEM BİR ÇALIŞMA - PARAMPARÇA FİLMİ

Samanyolu'nda perşembe günleri ekrana gelen Tek Türkiye'nin Doktor Tarık'ı Ozan Çobanoğlu, önceki gün konuk olduğu 'Yeşil Elma' mutfağında oyunculuk ve sinema ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.


Yemek yapma konusundaki maharetiyle Oktay Usta'dan (Oktay Aymelek) tam not alan Çobanoğlu, Tek Türkiye'nin sezon finali konusunda sır vermezken, çekim hazırlığında olduğu sinema projesi konusunda izleyicileri bilgilendirdi. "Ben bu filmi Tek Türkiye'ye başlamamışken yazmıştım. Şehirde geçen bir hikâye. Fakat oyuncu seçimini Tek Türkiye kadrosundan yaptım. Çünkü o kadar mükemmel bir set ortamımız ve başarılı sonuçlarımız var ki başka arayışlara girmek manasız. Eğer kriz bizi de vurmazsa 15 Haziran gibi tanıtımlarını görebilirsiniz. Çok çalışıyoruz. Seyircilerimizin karşısına hak ettikleri güzellikte çıkmayı umut ediyoruz." dedi.

Samanyolu Televizyonu’nun gözde dizilerinden Tek Türkiye’nin Doktor Tarık rolündeki başarılı oyuncusu Ozan Çobanoğlu, herkesin yaz tatiline girdiği şu günlerde durmak dinlenmek bilmeden muhteşem bir sinema çalışmasına imza attı.

Senaryosu Ozan Çobanoğlu’na ait olan sinema filminin adı “Paramparça”

“Paramparça'nın hikayesi iki buçuk yıllık bir geçmişe dayanıyor. Filmin senaryosunu Tek Türkiye dizisi ile birlikte yazdım” diyen başarılı oyuncuya sinemanızda görselliğe mi yoksa verilmek istenen mesaja mı yoğunlaştınız sorusuna; “Bir sanatçı olarak sanatın gerekliliği noktasında ne gerekiyorsa yapma taraftarıyız. Bizim de estetik kaygılarımız var. Renkler, resimler çok önemli, görüntü kalitesi çok önemli, profesyonel ekipmanlarla çalışıyoruz... Ama benim de yönetmenimizde, oyuncu arkadaşlarımında, teknik çalışanlarında en başta önemsediği şey; anlaşılır olmak, sosyal sorumluluk taşımak ve seyircinin beğenisini, saygısını kazanmak... Bizce en önemli olan sanat estetiğiyle mesajı vermektir.” diyerek cevap veriyor.

Türk halkının sevgisini, güvenini kazanan genç ve başarılı oyuncuya Türk sinemaların ülkemiz için önemini ve çektiği sinemanın diğer sinemalardan farkını soruyoruz. Çobanoğlu;

“Türkiye'nin nüfusuna göre yine de az film çekiliyor. Gönül ister ki yüzlerce sinema filmi çekilsin. Sinema, görsel sanatların en görkemlisi ve ülkenin tanıtımı için önemli bir reklâm.

Bizim filmimiz; Türkiye'de şu anda kullanılan en iyi teknik malzemelerle çekilecek... En büyük rolden en küçük role kadar bütün oyuncular işi bilen profesyonel oyunculardan oluşuyor... Yönetmenimiz aylardır senaryoyu etüd etmekte. Yönetmenimizin bakış açısı ve yorumlama biçimi bizi çok heyecanlandırıyor. Filmde kullanılacak mekânlar sıfırdan yapıldı. Filmin uslubuna ve tarzına uygun mekânlar oluşturuldu. Kostümler karakterlere göre özenle seçildi. Oyuncular aylardır karakterlerine çalışıyorlar...

Özet olarak şunu söyleyebilirim, bizim şu ya da bu farkımız var demekten öte; biz işimizi özenli ve düzgün yapacağız. Biz seviyeli ve kaliteli işlere bir yenisini daha eklemek istiyoruz... Bana göre asıl amaç, film yapmak değil insanlara doğru birşeyler anlatabilmektir” diye sorumuzu cevaplarken “Sanatçı hayal edebilendir, düş kurmasını bilendir, eğer düşlerini insanlara ulaştırabilirse sanatçı için en büyük mutluluk budur” sözlerini de ekliyor.

Film müziğiyle, renkleriyle, sesiyle ve olabilecek en küçük ayrıntısına kadar hazır oluncaya kadar sıkı bir çalışma içinde olacağız diyen Çobanoğlu, sinemasının karakterlerini yönetmeni Çelik Berksoy ile beraber seçmiş. “Castın yapılma dönemi oldukça rahat geçti, çünkü Tek Türkiye oyuncularının çok iyi uyumunu keşfettim, kendi senaryomdaki karakterlerde kafamda belirince senaryo bittiğinde oyuncular da hazır hale gelmiş oldu” diyen Ozan Çobanoğlu, yorulmak bilmeyen azmiyle de tüm sanat camiasına kaliteli bir örnek olmayı başardı.

Kaynak

SAMANYOLU'NA YENİ BİR PROGRAM GELİYOR

Samanyolu Televizyonu, çok yakında Türkiye'nin en renkli, en eğlenceli, en gerçekçi, eniyle boyuyla her şeyiyle dört dörtlük bir programa ev sahipliği yapacak!...

Ülkemizin her ilini karış karış gezecek olan programın ilk durağı Doğu illerimiz. Batman'da ve Van'da çekimleri tamamlanan projenin yapımcısı ve sunucusu sahne şovlarından tanıdığımız Fırat Paşayiğit.

Fırat Paşayiğit'e programı hakkında sorduğumuz sorulara başarılı ve genç sunucu; “Programımız illerimizin şehir merkezlerindeki canlılığı, sosyal aktiviteleri ekrana getirecek. Güneşin doğudan doğması tabiat kuralına uyarak bizde ilk doğu illerimizin merkezlerine giderek oradaki renkli hayatları, sosyal aktiviteleri ekranlara taşıdık. Batı ile Doğu'nun şehir merkezleri arasında hiçbir fark olmadığını bu programımız sayesinde göreceksiniz. Çekimler halkımızın sıcaklığıyla da çok renkli geçiyor” diye cevap verdi.

En çok Van Erciş Cezaevindeki mahkûmlar ile yaptığı çekimlerde etkilendiğini söyleyen sunucu, elektrik hariç her şeyi mahkûmlar kendileri üretiyor hem de başsavcı, hükümlüler çok rahat beraber vakit geçirebiliyorlar. Üretime açık bir yer. Fakat işte çekimler bitip oradan ayrıldığımızda bizler tel örgüleri arkamızda bırakırken onlar tel örgülerin arkasında kalıyor. O an kendimi onların yerine koydum çok zor bir durum gerçekten diyerek programın çekimlerinin hem eğlendirici hem öğretici olduğuna değindi.

Şöhret kapınızı çalıyor, hepiniz artık bir Star adayısınız!....

Programın en çok ilgi gören tarafı muhakkak Sokak Starları bölümü. Şehir merkezine kurulan ses tesisatı ile sokaktaki bütün halk bir anda Star adayı oluyor. Türkçe, Kürtçe her dilde söylenen şarkılar, oynanan şemmameler, kolbastılar tüm Türkiye ile paylaşılıyor. Paşayiğit, “Sokaklara ses tesisatı kurup vatandaşa mikrofon uzattığımızda 500-600 kişi ile bir araya geliyoruz. Eline mikrofonu alan bırakmak istemiyor. Derken topluluğun arasından “ – Kardeş, çabuk ol, bende söyleyeyim biran önce dolmuşu kaçıracağım” diyen katılımcılar daha da zevkli vakit geçirmemize sebep oluyor. Mikrofonu kapmak için yapılan mücadele ve onları dinlerken yaşadıklarımız ve seyircilerimizin de yaşayacakları gerçekten çok eğlenceli.”diyor.

Batman, Hasankeyf' de mağara düğünlerine, Van Denizinde “ Van Gölü Canavarına”, Yelken yarışlarına, inci kefallerinin akarsuyun tersine toplu halde geçerken oluşturduğu görkemli şölene ve her hafta farklı illerin farklı güzelliklerine Fırat Paşayiğit ile gidebilir, ülkemizin sahip olduğu nice güzellikleri yakından inceleyebilirsiniz!..

Çekimleri başlayan bu programın adını ve yayın tarihini bir sır gibi saklayan, o kısmı da ayrı bir sürpriz olsun diyen Fırat Paşayiğit' e başarılar diliyor ve beklenmeye değer bir program sizi bekliyor diyoruz!...

Kaynak

TEK TÜRKİYE, KOLLAMA VE KURTLAR VADİSİ PUSU HEDEFTE Mİ


Taraf gazetesinde yayınlanan andıçta son zamanlarda ülkemizdeki karanlık oyunları ve Ergenekon sürecini işleyen diziler olan Tek Türkiye Kollama ve Kurtlar Vadisi Pusu hakkında bakın neler yazıyordu...

Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı iddia edilen eylem planında televizyonlarda yayınlanan bazı diziler de hedef alınmış .

Eylem planında Kurtlar Vadisi, Kollama ve Tek Türkiye benzeri dizilerin kamuoyunu yanlış yönlendirdiği ifade ediliyor: “Bu diziler hakkında olumsuz haberler yaptırılarak her üçünün de kamuoyundaki güvenilirliğinin yitirilmesi sağlanmalıdır”

- Vatandaşlar tarafından yoğun olarak izlenen ve gündemdeki olaylar hakkında kamuoyunu yanlış yönlendiren, Kurtlar Vadisi, Kollama ve Tek Türkiye benzeri diziler hakkında olumsuz haberler yaptırılarak söz konusu dizilerin güvenilirliğinin yitirilmesi sağlanacaktır.

SAMANYOLU, KENDİ YILDIZLARINI YETİŞTİRİYOR

Fatih Üniversitesi ve Samanyolu Televizyonu'nun birlikte başlattığı, Medya ve Sanat Atölyesi'nde eğitimini tamamlayanlara sertifikaları verildi. Oyunculuk, senaristlik, radyo ve televizyon sunuculuğu alanlarında eğitimlerin verildiği proje, öğrencilere istihdam sağlayacak.

Amaçlarının nitelikli eğitim vermek ve sektöre insan kazandırmak olduğunu belirten Samanyolu Radyolar Grubu Koordinatörü M. Yusuf Kulaksız, başarılı olan öğrencilere Samanyolu yayın grubunda staj müjdesi verdi. Kulaksız, beklediklerinin üstünde bir ilgi olduğunu ve atölyenin devam edeceğini söyledi. İlki İstanbul'da gerçekleştirilen programın ikincisi Ankara'da, üçüncüsü ise tekrar İstanbul'da düzenlenecek. Anadolu'ya da açılacaklarını vurgulayan Kulaksız, Anadolu insanının sanata ve oyunculuğa olan önyargısının, kurumlarına olan güvenle kırılacağını belirtti. İSTANBUL ZAMAN

EBRU TV ARTIK KABLOLU YAYINDA

ABD'nin ilgi ile izlenen ilk ve tek Türk kanalı Ebru TV, ABD'nin büyük kablolu televizyon platformlarından birine girdi.

Farklı yayın anlayışı ve kaliteli programlar ile Ebru TV, artık izleyicilerine daha yakın.

Ebru TV'nin hem eğlendiren hem de bilgilendiren, kalitesi ile göz dolduran programlarına bundan böyle RCN Network'te kanal 53'ten ulaşılabilecek...

2006 yılında yayına başlayan, New Jersey merkezli Ebru TV, 24 saat İngilizce yayın yapıyor.

Aile merkezli yaşam tarzı ve kültür televizyonculuğunda yepyeni bir çığır açan kanal, belgeselden, çocuk programlarına kadar geniş yayın yelpazesi ile büyük ilgi çekiyor....

Ebru TV kablo yayın ile Boston, New York City, Washington DC, Chicago , Philadelphia, ve Pennsylvania'daki Lehigh Valley'den izlenebilecek. Kanalın 2009'un sonu itibariyle de HD yayınlara başlaması bekleniyor...

Kaynak

DİLA HEMŞİRE KARANTİNA GÜNLERİNİ ANLATTI

Samanyolu Televizyonu'nun sevilen dizisi Tek Türkiye'nin Dila hemşiresi Müjgan Gönül yakalandığı domuz gribi nedeniyle geçtiğimiz haftayı hastanede geçirdi. Gönül hastalığın nasıl bulaştığını ve karantina günlerini anlattı.

Oyuncu Müjgan Gönül dizideki rol arkadaşlarıyla birlikte Fransa ve Almanya’ya gitmişti. Ekip olarak imza günlerine, söyleşilere katıldılar. Dünyayı sarsan ve Dünya Sağlık Örgütü’nün ‘Artık yayılması durdurulamaz’ dediği domuz gribine ekipten sadece o yakalandı. Türkiye’ye döndükten sonra 39,5 derece ateşle hastaneye kaldırıldı. Kanında domuz gribi virüsü A/H1N1’e rastlanınca Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği’ne yatırıldı. Dünyanın kapıları da üzerine kapanmıştı böylelikle. Bir hafta ilaç tedavisi gördükten sonra sapasağlam ‘dışarı’ çıkabildi. Gönül, karantina günlerini Star Pazar’a anlattı.

Hastalığa yakalanmadan önce domuz gribi haberlerini takip ediyor muydunuz?

Duymamak mümkün değil elbette. Çok yoğun bir iş hayatım vardı. Dizi çekimleri, geç saatlere kadar çalışmak, düzensiz beslenme derken kendime çok iyi bakamıyordum. Bünyem zayıf düştü. Bağışıklık sistemim de bu yüzden zayıfladı sanırım. Dizi çekimleri bittikten sonra sekiz kişilik ekiple birlikte Fransa’ya gittik. Yurtdışında diziyi takip edenlerle bir araya geldik, çeşitli etkinlikler, geziler yaptık.

TERMAL KAMERADAN GEÇTİM

Sizin virüsü nasıl kaptığınız hakkında bir fikriniz yok tabii.

Sanırım Fransa’da kaptım. Virüs vücuda girdikten sonra en az bir iki gün kuluçkada kalıyormuş. Ondan sonra ortaya çıkarmış. Ben Türkiye’ye döndüm. Bir gün kaldım. Ertesi gün Almanya’ya uçtum. Uçakta da klimadan çok soğuk bir hava geliyordu. Almanya’ya donarak gittim. Soğuk algınlığı geçirdiğimi düşündüm. Ayakta zor duruyorum... Bir yandan da ateşim yükseliyordu. Akşam bizimkiler bir Türk doktoruna götürdüler beni. Doktor test yaptırmak istedi ama uçağımız var diye testi yaptırmadım. Sonra Türkiye’ye döndük.

Türkiye’ye nasıl girebildiniz ki? Termal kameraya yakalanmadınız mı?

Almanya’daki doktor giderken bana ateş düşürücü iğne yapmıştı. Ateşim düştüğü için termal kameraya yakalanmadım. Türkiye’ye geldikten sonra ateşim tekrar yükseldi. 39,5 derece ile hastaneye kaldırıldım. Test sonucu bana domuz gribi pozitif dediler.

O anda ne hissettiniz?

Ağzımdan ‘tamam’ kelimesi çıktı sadece. Şok geçiriyordum. Hemşire uçuşla, orada ne yapıp ettiğimle ilgili sorular sorup durdu. Ben donmuş gibi sorularını yanıtladım. Hemşire odadan çıktıktan sonra hüngür hüngür ağlamaya başladım. İnsan kendine konduramıyor galiba. Babamı aradım hemen. ‘Ben domuz gribi oldum baba. N’olacak şimdi?’ diye ağlamaya başladım.

BASIN DUYANA KADAR RAHATTIM

Bütün bunlar olurken ‘Neden Allah’ım, neden ben?’ durumları oldu mu?

Olmaz mı. Fransa’da sekiz kişiydik. Ortamlarda bebek bile vardı. Aynı insanlarla bir araya gelmiştik. Aynı yemekleri yemiştik ama sadece ben domuz gribi oldum. Hem korkutucu hem komik geliyor insana. Bir arkadaşım arayıp dalga geçti zaten: ‘Bravo Müjgancım, beş milyonda bir rastlanan hastalığı ülkemize getirdiğin için seni tebrik ediyoruz’ dedi.

Ya ölüm korkusu?

Elbette ölümcül bir virüs vardı içimde. Panik olmadım desem yalan olur. Ama ölüm korkusundan ziyade şu vardı: Başka bir şey olacak ve ben hastanede daha fazla kalmak zorunda kalacağım! Ateşler içindeyim... Ya hemşire yanımda yokken ateşim yükselirse, kimse gelmezse, komaya girip beni duymazlarsa diye düşündüm. Her seferinde ‘Aman Müjgan saçmalama’ deyip normale döndüm.

Nasıl tedavi oldunuz?

Hastanede altı gün kaldım. 10 dozluk bir ilaç tedavisi var. Sabah bir tane akşam bir tane alıyorsunuz. Ve geçiyor.

Klinikte karantina altında kalmak nasıl bir his yaratıyor insanda?

Bu o kadar ürkütücü, sinir bozucu ki... Dizide rol gereği maske takıyordum hiçbir şey hissetmiyordum. Hastalanınca aynı maske çok korkutucu geliyor. Koridora çıkamıyordum, cama çıkamıyordum. Aslında basın duyana kadar biz çok rahattık. En yakın arkadaşlarımdan Nilüfer cama kadar geliyordu ve ben onunla telefonda sohbet ediyordum. Bu işin aile içinde kalmasını istiyorduk. Çünkü sevdiğim insanların etkilenmesini istemiyordum. Basın duyduktan sonra cama da çıkamaz oldum. O zaman karantinayı tam olarak içimde hissettim.

Oradayken en çok sarılmayı özledim

Tek mi kalıyordunuz odada?

Evet. Ama şöyle bir şey oldu, o kliniğe girince Türkiye’de domuz gribine yakalananın sadece ben olmadığını gördüm. Hastanede boş oda yoktu. Bütün odalarda domuz gribi hastaları vardı. Türkler, festival için yurtdışından buraya gelen yabancılar, hostesler vardı. Hatta ben oda bile bekledim. Bir hostes tedavi görüp evine gittikten sonra odaya geçebildim. Benden önce de bir sürü domuz gribine yakalanan hasta gelmiş, tedavi olmuş.

Sizi ziyarete gelen oluyordu değil mi?

Arkadaşlarımla camdan cama görüşüyorduk. Çok kötüydü. Çok zordu. Cama dokunarak insanlara dokunduğumu hayal ediyordum. Özgürlüğünüz elinizden alınıyor o karantinada. Domuz gribi olduktan sonra dokunmanın değerini anladım. Arkadaşlarıma camın arkasından bakarken gözlerim doluyordu. İçeri kaçıyordum, gözlerimi silip tekrar karşılarına çıkıyordum. İnsanlara sarılmayı o kadar çok istedim ki içeride...

Zaman nasıl geçiyordu?

Arkadaşlarım filmler getiriyordu, onları seyrettim. Kitap, gazete okudum. Telefonlarım hiç susmadı. Diğer domuz gribi hastalarının odalarını görebiliyordum ama bağlantılı değildik elbette. Portorikolu dansçılar vardı. Onları seyrediyordum. Grup oldukları için çok eğleniyorlardı.

Ateşinizin düştüğünü, normale döndüğünüzü söylediklerinde neler hissettiniz?

Tamam, atlattım, yaşayacağım, bitti dedim...

Bundan sonra setlere geri döneceksiniz. Peki çalışma arkadaşlarınızda bir endişe olabilir mi sizce?

Belki endişelendiler ama hepsi beni bağırlarına bastı. Doktorlar beni bıraktıysa bir sakıncası da yok diye düşünürler herhalde. Hatta bunun esprisini bile yaptık. Normalde sete bir sürü hayranımız gelir ve birlikte fotoğraf çektiririz. Hoş bizim çocuklar ‘Müjgan hadi yine iyisin artık bir yıl anı fotoğrafı çektirmezsin’ diye takılıyorlar ama beni dışlayacaklarını sanmam.

Kaynak

TEK TÜRKİYE İLE VADİ'NİN YENİ SAVAŞI

Vadi transfer olunca Polat da ücretini katladı. Peki Vadi'nin rakibi Tek Türkiye'de son durum nasıl?

Polat'a var da Doktor Tarık'a zam yok mu?

'Tek Türkiye' dizisi, perşembe akşamları 'Kurtlar Vadisi'nin önemli bir rakibi...

Samanyolu TV'nin iç yapımı olan dizinin maliyeti oldukça düşük.

BUGÜN Magazin Servisi'nden Okan Işık, dizide 'Doktor Tarık'ı canlandıran başrol oyuncusu Ozan Çobanoğlu'nu aradı ve genç aktöre hassas bir soru sordu:

"Kurtlar Vadisi transfer oldu, Polat'ı canlandıran Necati Şaşmaz'ın ücreti bölüm başına 75 bin TL'ye yükseltildi. Sizin ücretinizde bu sezon bir artış yapılacak mı?"

(Kriz nedeniyle şubat ayında Şaşmaz'ın bölüm başına aldığı ücret 90 bin TL'den 50 bin TL'ye indirilmişti.)

12 yıldır Devlet Tiyatrosu oyuncusu olan Ozan Çobanoğlu'yla bir süre önce tanışmıştım;

Pırıl pırıl bir insan.

Son derece idealist, mesleğine aşık bir oyuncu.

Diziden bölüm başına 7 bin lira aldığı bilinen Çobanoğlu, Okan'a temennisini söylemiş:

"Polat'ın kadar olmasa da bizim fiyatlarımızda da tatmin edici artış olacaktır. Hepimizin ücretlerinin iki kat artacağını umuyoruz."

Kaynak

ARANIZDA TÜRKÇE OLİMPİYATLARI'NI İZLEMEYEN VAR MI?

STV’den naklen yayınlanan ve 3 Haziran’da en çok izlenen iki programdan biri olan Türkçe Olimpiyatları’nın yedincisini geride bıraktık. Kendi sunucularını yetiştirmeye başlayan olimpiyatlara artık tek birincinin yetmediğini gördük. Bıkkınlık ya da ünsiyet… Türkçe Olimpiyatları için mümkün mü? İnsanlar, “Her yıl benzer görüntüler… Türk öğretmenler, dilimizi konuşan yabancı öğrenciler, renkli sahne gösterileri… Eee ne var artık bunlarda?” kabilinden cümleler kuruyor mu? 2003’te büyük heyecanla başlayan etkinlikler artık sıradanlaştı mı? Ya da ilk yılların heyecanı hissedilmiyor mu? 26 Mayıs’ta başlayan 7. Türkçe Olimpiyatları sürecini takip edenlerin hiçbiri, bu sorulara, menfi anlamlar doğuracak cevap veremez, veremiyor.Peki, niçin bu kadar iddialı bir neticeye varıyoruz? Eğer on binlerce insan, hareketli Karadeniz müziğiyle kolbastı oynayan Kırgız öğrencileri izlerken gözyaşlarını tutamıyorsa, sadece evlatlar için açılacak kucaklar, farklı diyarların sakinlerini hasretle bekliyorsa, oğlunun ya da kızının öğrencisi misafirleri incinmesin diye anne-babalar tir tir titriyorsa, ilişki başka boyutlardan esintiler taşıyor demektir. Tıpkı olimpiyatların geçen hafta İstanbul Sütlüce’de gerçekleşen şarkı finalindeki gibi…O gece 3 bine yakın insan gelmişti, Sütlüce Kongre Merkezi’ne. Organizasyonu ilk defa izleyeceklerin heyecanı bir yana, geçen senelerde takip edenler de aynı hissiyatı paylaşıyordu. İlk sürpriz, programın iki sunucusundan birinin Arnavut Alban Tartari olmasıydı. Heyecanı yüzüne ve sesine akseden Tartari, Türk girişimcilerin Arnavutluk’ta açtığı Mehmet Akif Koleji’nin mezunlarından. 1993-1996 seneleri arasında öğrenim gördüğü okulunu ve öğretmenlerini hiç unutmamış. İlk Türkçe öğretmeni merhum Celal Ergüder’in ismini zikrederek başladığı sunuşunda sık sık kolej günlerine ve kendisine emeği geçen insanlara vefa kabilinden atıflar yapıyor. Ondaki Türkiye ve Türk halkı muhabbeti kimileri için ‘beylik laflar’ diye algılanabilir; ancak ses tonu, samimiyetinin akisleriyle dolu: “Benim o gece sunucu sıfatıyla sahnede bulunmam bir vefa borcudur. Aralarında bulunduğumda kendimi yabancı hissetmediğim Türk insanına o güne kadar söyleme imkânı bulamadığım şeyleri söyledim.”TÜRK HALKI BÜYÜKLÜĞÜNÜN FARKINA VARSIN!Yükseköğrenimini 2002’de Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde tamamladıktan sonra ülkesine dönmüş Tartari. Arnavutluk Devlet Radyosu’nda iş hayatına atılmış. Bir yıl önce dış haberler masasında haber müdürü yardımcısıyken istifa etmiş. Hâlihazırda Çalık Holding bünyesinde hizmet veren Eagle Mobile isimli şirketin Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevini yürütüyor. Ayrıca kendisi gibi Türk koleji mezunu birkaç arkadaşıyla Gazeta Start isimli bir internet gazetesi hazırlıyor. Bir de Epoka (Çağ) Üniversitesi’nde alanıyla ilgili ders veriyor.Olimpiyat şarkı finalinde sunuculuk teklifi 3 hafta önce kendisine gelince tereddütsüz kabul etmiş. Ancak Türkçe vukufiyetine, sevgisine ve ekran tecrübesine rağmen yabancı bir dilde konuşmanın güçlüğü onu zorlamış. Heyecanını artıran sebeplerden biri de vaktiyle hocalığını üstlenen isimlerce o gece izlendiğini bilmekmiş: “Zamanında bizi çok uğraştırdın ama değdiğini anladık diye şaka yollu takıldılar. Benimle gurur duyduklarını söylemeleri ayrı bir mutluluk.”Kâh salonda kâh televizyonda onu izleyenler ertesi günlerde tebrik mesajlarını birbiri ardına gönderir. Ancak bunlardan bazılarını garipsemiş: “Kimi ‘Bu okulların ne iş yaptığını, bulundukları ülkelere de hizmet ettiklerini anlayamamışız.’ diyor. Türk devleti, milleti ve dili çok büyük ama bunun farkında değilsiniz. Büyük olduğunuzun farkına varın artık! Herkes anlasın ki siz küçük değilsiniz. Biz bunu hissettik.”ARTIK STATLARDA DÜZENLESİNLERŞarkı finali gecesi nazarlara takılan sadece Alban Tartari değildi. Sanatçı Fatih Kısaparmak’ın gözyaşları o saatlere damga vuran anlardan biriydi. Onu bu derece duygulandıransa Pakistanlı Muhammed Salman’ın seslendirdiği ‘Benim Babam’ isimli parçaydı. Fatih Kısaparmak’ın merhum babasına atfen kaleme aldığı şarkı, Salman’ın yorumuyla hem sahibinin hem de tüm dinleyenlerin gönül bamteline dokundu.Bu geceye dair yazılabilecek o kadar çok ayrıntı var ki her birine burada yer verme imkânı yok. Ancak Türkçe Olimpiyatları’nın Ankara’da tertiplenen Kültür Şöleni ve Bursa’daki şiir finaline değinmekte fayda var.Her yıl Ankara Altınpark’ta, misafir öğrenciler kurdukları stantlarda ülkelerine has kültürü yansıtma şansı buluyor. Bilhassa ödül töreni coşkusuna yerinde şahitlik edemeyen binlerce insan için buradaki etkinlikler ayrı bir önem taşıyor. Geçen sene Altınpark’ı bu amaçla 200 bin kişi ziyaret etmişti. Bu yıl sayının çok yukarılara çıktığı kalabalıktan anlaşılıyordu. Sadece otoparkta yer alan arabaların plakalarına bakmak dahi tek başına mesaj veriyordu. Mersin’den Sivas’a, İzmir’den Konya’ya geniş bir sahadan insanlar misafirlerini görmeye gelmişti. Buradaki heyecanla ilgili sunulacak tabloyu aslında çoğu ziyaretçinin dillendirdiği şu cümle özetliyor: “Buralar artık yetersiz kalıyor. Tıkış tıkış. İnşallah seneye daha geniş bir yer bulurlar. Sahi niye futbol sahası gibi bir yerde düzenlemiyorlar bu organizasyonu?”HER HALÜKÂRDA MAÇI BENİM TAKIM KAZANIYORAnkara’daki coşku hafta içi düzenlenen şiir finalinde yerini Bursa’ya bıraktı. Birkaç gün sonra İstanbul’daki şarkı finalinde davetlilerin karşısına çıkan Türk koleji mezunu Alban Tartari’den önce Bursa’daki misafirler benzer bir sürprizle karşılaştı. Saraybosna’daki Türk Koleji’nden diplomasını alan Alma Brnicanin, Bedirhan Gökçe ile şiir finalinin sunuculuğunu üstlenmişti. Ancak davetlilerin çoğu onu, akıcı üslubu sebebiyle Türk zannetmişti.1983’te Yeni Pazar’da (Novi Pazar) dünyaya gelen Brnicanin, 8 yaşında ailesiyle Türkiye’ye gelir. 17 yaşındaysa aile Saraybosna’ya taşınır. Orta öğrenimini buradaki kolejde tamamlayan Brnicanin, bu sene de Saraybosna Devlet Üniversitesi Doğu Dilleri Bölümü’nden diplomasını alır. Olimpiyattaki sunuculuğu ise öğretmenlerinin organizasyon komitesine tavsiyesiyle gerçekleşir. Önce ‘Niye ben?’ diye düşünse de sonrasında üstleneceği sorumluluğun şuuruyla elinden gelenin en iyisini ortaya koymaya çalışır. Bosna’da medya dünyasında 6 yıldır çalışması da işini kolaylaştırır. Memleketinde Türk kültürünü anlatan birçok programa imza atar. Şimdiye kadarki hayatının 3’te birini geçirdiği Türkiye’yle farklı bir bağı var. ‘Kendinizi hangi tarafa yakın hissediyorsunuz?’ sorusuna cevabı dahi bunun göstergesi: “Bu soruyu zaman zaman ben de şahsıma soruyorum. Ama cevabını bir tarafa göre veremiyorum. Mesela Bosna’da bir radyo programı sunuyorum. Boşnakça ve Türkçe konuşuyorum. Bosna’dan bahsederken de ‘biz’ diyorum, Türkiye’den bahsederken de... Ama benliğimin büyük kısmı Türkiye’ye ait diyebilirim.”Ve son anekdot: Bosna Hersek-Türkiye futbol maçları Alma için hiç de stresli geçmiyor. Çünkü skor ne olursa olsun her defasında onun takımı kazanıyor!Birincisi de çok, reytingi de...Her yıl İstanbul’da gerçekleştirilen ödül töreni bu sene Ankara’ya alındıktan sonra tarihî şehre de şarkı finaline ev sahipliği düştü. Geçen senelerde Türkçeyi daha rahat öğrenen ülkelerin öğrencileriyle zorlanan çocukların aynı kategoride yarışması eleştirilere yol açınca organizasyon komitesi 2009 için farklı bir sistem geliştirdi. Buna göre Türkçeyi öğrenme zorluğuna göre 5 grup oluşturuldu ve her birinde ayrı derecelendirme yapıldı. Buna göre Pakistanlı Muhammed Salman ‘Benim Babam’la ilk, Türkmenistanlı Eziz Küpceyev ‘Mektebin Bacaları’yla ikinci, Şilili Karinavega Monsal ‘Hasretinle Yandı Gönlüm’le üçüncü, Mozambikli Bangaina Jose ‘Sivas’ın Yollarına’yla dördüncü ve Bangladeşli Farzana Samia ‘Sevdim Seni’yle beşinci grubun birinciliğini kazandı.Öğrencileri değerlendiren jürideyse ses sanatçıları Serdar Ortaç, Ebru Gündeş, Orhan Hakalmaz, Fatih Kısaparmak, Emrah, Erhan Güleryüz, Ertuğrul Erkişi, Zaman Gazetesi Genel Müdürü Ekrem Dumanlı, Hakan Şükür, Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Şükrü Halûk Akalın ve oyuncu Oktay Kaynarca yer aldı.Ayrıca anavatanı Azerbaycan’da öğretmenlik yaparken vefat eden Gülnar Ergüneş’e verilen vefa ödülünü eşi Bülent Ergüneş Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Arınç’ın elinden aldı.Başta Samanyolu (STV), Kanal A, TVNET, TRT Avaz ve Mehtap TV’den yayınlanan şarkı finali salondaki izleyiciler kadar ekranları başındakilerden de ilgi gördü. Özellikle STV tüm gün ve eğitim düzeyi yüksek izleyiciler arasında Kanal D’de yayınlanan Yaprak Dökümü isimli diziden sonra en yüksek reytinge ulaştı. STV, tüm günde 5,1; eğitim düzeyi yüksekteyse 6 oranını yakaladı.Aksiyon

STV'NİN YENİ PROGRAMINA BÜYÜK İLGİ

STV'nin yeni programına büyük ilgi

Samanyolu Televizyonu'nun (STV) Anadolu'da çekimlerine başladığı yeni programı Batman'da ilgi gördü.İllerin sosyo-ekonomik ve coğrafi tanıtımının yanı sıra, yöreye ait oyunlar, folklor ve müzik yarışmalarının yer aldığı programın çekimlerinde bir birinden ilginç ve renkli görüntüler ortaya çıktı. Batman'ın en işlek caddelerinden Gülistan Caddesi'nde çekimleri yapılan programın Sokak Starları bölümünde sahneye çıkanlar yeteneklerini sergilerken, etrafta toplanan kalabalık da keyifli anlar yaşadı. Fırat Paşayiğit'in sunduğu program çekimlerinde, Sokak Starları bölümünde sahneye çıkan çocuk, genç ve yetişkinlerden kimi rap yaptı, kimi taklit, kimileri Türkçe kimisi ise Kürtçe parça seslendirdi. Özellikle Maykıl lakaplı Abdulkerim Ballıses, kendi yazıp bestelediği yabancı parçasını seslendirirken Sunucu Fırat Paşayiğit ve izleyiciler gülmekten kendilerini alamadılar. Yaptığı şov ile birinci olan Maykıl, çekimlerin sonunda genel istek üzerine ilginç parçayı tekrar seslendirdi.Belediye Başkanı Nejdet Atalay'ın da izlediği çekimler sonrası sahneye çıkanlara çeşitli hediyeler verildi. Hediyelerini Başkan Atalay'ın elinden alan vatandaşlar, STV ve Başkana teşekkür etti

Kaynak