9 Haziran 2009 Salı

TÜRKÇE OLİMPİYATLARI

NİÇİN AĞLIYOR BU İNSANLAR?

Görmeyen gözlere, hissetmeyen kalplere bunu anlatmak zordur. Ama şunu söyleyebilirim:

Bir muhteşem organizasyon var. Adına Türkçe Olimpiyatı denilmiş.

Ülke dışında Türkiye'den giden işadamlarının, öğretmenlerin açtığı okullarda okuyan yetmiş iki millete mensup çocuklar Türkiye'ye gelmişler.

Ortak dilleri Türkçe olmuş. Kendi aralarında Türkçe konuşarak anlaşıyorlar. Hem de Türkçe'nin en güzel ağzı İstanbul ağzı ile konuşuyorlar.

İyi ama bugüne kadar bu okullarda İngilizce öğretildiği iddia edilmiyor muydu?

Evet! Evet ama bu 110 millete ait seçilmiş binlerce çocuk bu okullarda Türkçe öğrenmişler. Tabii sadece binlerce değil.

Binlerce, on binlerce...

Her geçen yıl daha fazlalaşarak geliyorlar.

Her geçen yıl kendilerini daha fazla insana sevdirerek geliyorlar.

Dikkat ettiniz mi bu yıl kendilerini kabul edenler arasında hükümet partisine 'bu okullara destek verdiği için' kapatma davası açan Yargıtay Başsavcısı da vardı!

Sevgi dilinin ulaşamayacağı gönül yoktur. En katı sandığınız kalpler bile zamanı gelir yumuşar.

Sabırla koruk üzüm olur.

Bunlar sadece seçme öğrenciler.

Demek ki Türk milletinin bağrından çıkan işadamı ve öğretmenler yurtdışında açtıkları okullarda İngilizce eğitim yaparken Türkçemizi ihmal etmemişler.

Oralara Türkçe'yi ihmal edip İngilizce'nin dünya dili egemenliğini pekiştirmek için gitmemişler.

Dönmemek üzere gittikleri yerlerde Türklüğü, Türkçe'yi, Türk insanına ait güzel ne varsa hepsini yaşatmaya çalışmışlar.

Buna inanmayanlar varsa, onlar oralarda başka şeylere hizmet ediyor diyenler varsa diye, bir de düşünenler böyle düşünerek hataya düşmesinler diye de öğrencilerinden bazılarını yeryüzünün incisi İstanbul'a getirmişler.

Gerçek bu işte. Yalın, apaçık.

Kimsenin beyninin kıvrımları arasında başkaca komplo teorileri gezinmesin.

İşte buradalar, onlar başka milletlerden bizim okullarımızda okuyup Türkçe konuşan çocuklarımız.

Sahip çıkılıyor işte fena mı!

Bizi tanıyorlar fena mı, İstiklal Marşımız'ı öğreniyorlar, Atatürk'ü, Fatih Sultan Mehmet'i tanıyorlar, bunda ne kötülük var?

Bizim şiirimizi okuyup, bizim gibi duygulanıyorlar.

Bizim gibi ağlıyorlar.

Ben çok yerde, bu çocukların kendi ülkelerinde şahit oldum bu sahnelere. Bana yabancı değil bunlar.

İstiklal Marşı'nı okuyan Rus çocukları, Mustafa Sandal'ın şarkıları ile dans eden Moğollar'ı, Nurullah Genç'in, Necip Fazıl Kısakürek'in şiirleri ile duygulanan Afrikalılar'ı...

Her görüşümde duygulandım, ağladım.

Ama neden?

Türkçe Olimpiyatı'nı izleyen her görüşten, her taraftan, her köşeden insanlar neden gözyaşlarına hakim olamıyorlar?

Bence, bu organizasyonun güzelliğinden çok, bu gibi şeylerin bu insanları neden ağlattığı daha önemli!

Bülent Arınç beyefendinin damardan girerek yaptığı konuşmasına mı ağladılar?

Sanmam.

Nurullah Genç'in Yağmur Şiiri'ni okuyan Moğol çocuk mu onları ağlatan?

İşte soru bu. Bir Moğol, bir Rus, bir Afrikalı, dünyanın bilmem hangi köşesinden, bucağından gelmiş çocuklar Türkçe bir şeyler mırıldandığında bu insanlar niçin gözyaşlarına hakim olamıyorlar?

Niçin?

Görmeyen gözlere, hissetmeyen kalplere bunu anlatmak zordur. Ama şunu söyleyebilirim:

Bütün bu gözyaşlarının sebebi, bugün ucundan kenarından görünmeye, hissedilmeye başlanan milletimizin dünya dengeleri içinde yeniden hak ettiği yeri alacağının belirtileri olmasındandır!

Yanılıyorsam düzeltin!

İnsanımızı ağlatan hasrettir, yıllar yılı itilmişliğin, yalnız bırakılmışlığın, vizyonsuzluğun, terk edilmişliğin artık terk ediliyor olmasıdır.

Gözyaşının sebebi, milletimizin değerlerinin tüm dünya ile yeniden paylaşılmaya başlanmasıdır.

Bu gözyaşları hasret ile vuslat arasında bir yerlerde olmanın sevinciyledir belki de!

Ne güzel yazmış Sezen Aksu:

"Ağlamak güzeldir, süzülürken yaşlar gözünden sakın utanma. Ağlamak bu gelip geçici dünyada her şeye rağmen var olmak demek..."

Kaynak: Türkçe Olimpiyatları

1 yorum:

  1. Bunu cok begendim tebrikler bide yurtdışı dil okulu ile ilgili detaylı bilgi edinmek istiyorum ilginiz için tesekkur ederim

    YanıtlaSil