27 Kasım 2009 Cuma

ÜNİVERSİTE GİBİ KANAL: MEHTAP TV

Kültür-sanat ve fikir içerikli yayınlarıyla dikkat çeken Mehtap TV, tematik kanal olmanın zorluklarına rağmen seyircisinin entelektüel seviyesini yükseltmeyi hedefliyor.

Türkiye’nin ilk ve tek kültür-sanat kanalı olarak öne çıkan Mehtap TV, rüştünü çoktan ispat etse de daha çocuk denecek yaşta. Çok değil, bundan dört buçuk yıl önce, Haziran 2006’da yayın hayatına başladı. Siyasi gündemin baş döndürücü hızla değiştiği ülkede, belki de dünyada örneği olmayan bir kültür kanalını izlenilir kılmaya çalışmak hayli güç olsa gerek. Hele de, uydu ve internet marifetiyle dünya kanallarına ulaşmanın çok kolay olduğu bir dönemde… Mehtap TV yöneticileri, bu zoru büyük oranda başarsa da daha alınacak çok mesafeleri olduğuna inanıyor. İzleyici sayısı ve program kalitesini artırmaya yönelik adımların hesabını yapıyorlar. ‘Aydınların buluşma noktası’ sloganı ile yola çıkan kanal, kısa sürede bunu gerçekleştirmişe benziyor. Öyle ki, her biri alanında kabul görmüş akademisyen, sanatçı, fikir ve iş adamını Mehtap TV ekranlarında görmek mümkün artık. Kanalın yola çıkış hikâyesini ve geleceğe dönük projelerini ilk ağızdan duymak için Genel Yayın Yönetmeni Murat Keskin’in kapısını çaldık.

-Önce sizden başlayalım. Televizyonculuğa nasıl başladınız?

Ben aslında tarih mezunuyum. Üniversitede araştırma görevlisi olmak istiyordum. O ruh bende gazetecilik altyapısını oluşturdu. Samanyolu TV, o dönem test yayını yapıyordu. Ben de başladım çalışmaya. Özel televizyonlar yeni geliştiği için her şeyi orada öğrendik, kamerasından montajına kadar. Dolayısıyla çok zor; ama bir o kadar da öğretici oldu bizim için. Sonra İstanbul ve Ankara haber müdürlüğü ve haber yayın yönetmenliği yaptım. Ardından 1 sene Star TV’de yayın planlama ve program müdürü olarak çalıştım. Mehtap ile ikinci kez bir kanalın kuruluşunda bulundum. Ama Samanyolu’nda öğrenen, burada ise kuran kişi konumundaydım. O yüzden Mehtap’ın ayrı bir yeri var. Ama annem her zaman ‘Senin televizyoncu olacağın çocukluğundan belliydi’ der. Çünkü ufakken mahallede birkaç kişinin televizyonu vardı. Bizim ekonomik durumumuz müsaade etmediği için alamamıştık. Televizyonu olan ailelerden birinin evi tek katlıydı. Perde aralı kaldıysa camdan televizyona bakardık. Yine böyle bir gün babam beni görmüş. ‘Yemeyip içmeyeceğim, bu çocuğa televizyon alacağım’ demiş, borç harç bir televizyon almıştı.

-Peki Mehtap TV’nin hikâyesi. Televizyonun kurulma süreci nasıl gelişti?

Mehtap TV dört buçuk yıl önce kurulduğunda tek bir oda ve ben vardım sadece. Bir televizyonu sıfırdan kurmak ilginç bir tecrübe. Her ne kadar daha önce 12-13 yıl habercilik yapmış olsam da Mehtap TV ile geçen son 4-5 yılın benim için ayrı bir yeri var. Her aşamasında yer aldığım için çocuğum gibi. Farklı bir şeyler yapmak istedik. Türkiye’de çok da karşılığı ve emsali olmayan bir konumdayız. Hatta kültür kanalı olarak ilk ve tekiz. Haber-kültür karışımı kanalların bir kısmı da bizden sonra açıldı. Kültür çok geniş bir kavram. Dolayısıyla onun enginliğini kullanmak istedik. Biz kurulduğumuzda din, spor gibi çeşitli alanlarda tematik kanallar zaten vardı. Ama yine de Türkiye’de tematik kanal çok gelişmedi ve tutmadı. Çünkü biz daha televizyon konusunda o kadar detaya inemedik. Tematik kanalların da zorluğu bu. Seçici ve sınırlı bir kitle bizi izliyor. Özel zevklere hitap eden kanallardır aslında tematik kanallar. Yurt dışında sırf golfle ilgili bile kanal bulabilirsiniz. Türkiye’de bu biraz eğitim, biraz ekonomik seviyeyle ilgili. Uzun vadeli bir iş tematik kanalın Türkiye’de ilerlemesi. Bu anlamda bir kültür kanalı olarak mümkün olduğunca çok insana hitap edebilmek adına yelpazeyi biraz daha geniş tutmak istedik. Din, düşünce, kültür-sanat, müzik programlarımızın hepsi bu yelpaze içinde yer aldı. Mesela radyo camiasına dönük Radyo Günleri programını yaptık. Her ne kadar haber kanalı olmasak da iş dünyası için Kahve Molası ve İşte Kültür adlı iki programımız var. Bunun dışında Kadraj ile fotoğrafçılara, Perdeler ile sinema-tiyatro camiasına, Kitap Evi ile de kitapseverlere ulaşıyoruz. Eğitimli bir camia Mehtap TV’yi takip ediyor. Ama kendi konseptimizden taviz vermeden her kesime ulaşmaya çalışıyoruz.

-Mehtap TV, hedeflediği izleyici kitlesine ulaştı mı?

Tematik kanal olduğumuz için reyting ölçümüne girmiyoruz. Ama kamuoyundan aldığımız tepkiler her geçen gün daha iyiye gittiğimizi gösteriyor. Benim prensibim şu: Bizim kaç kişi tarafından seyredildiğimiz elbette önemli; ama daha önemlisi ulaştığımız kişi kanalı seviyor mu, mutlu olabiliyor mu, bir şeyler alabiliyor mu? Çünkü siz bir kişiyi mutlu ettiğinizde kulaktan kulağa tanıtımınız gerçekleşiyor. En sağlam reklam da bu.

-İnsanların kültürel seviyelerini, entelektüel düşüncelerini artırmak gibi bir misyonunuz var mı?

Temel misyonumuz bu zaten. Bunu da hem demokrasi, hem kültür-sanat, hem de din alanında yapıyoruz. Demokrasi anlamında mesela biz 21.00 kuşağını yayınlamaya başladığımızda televizyonlarda bir elin parmakları kadar açık oturum programı vardı. Bugün haber kanallarında yayınlanan bu moderatör tarzı programlar bizden sonra arttı. Mehtap TV, bu tarz programlarıyla bir misyonu eda ederek özellikle demokrasi anlamında halkı eğitti. Bize gelen maillerde bile insanların demokrasiyi entelektüel olarak algılamalarının arttığını görüyoruz. Kültür anlamında da bugüne kadar hep bir kesim akla geliyordu. Mehtap TV, muhafazakâr değerlere sahip kişilerin de kültür-sanat dünyası içinde çeşitli zevkleri olabileceğini gösteren bir kanal oldu. Hem bu arayışta olanları eğitti, menü sundu; hem de üstü örtülü olanların tozunu aldı. Düşünün dinî yayınların da olduğu bir televizyonun içinde festival, konser haberleri veriyorsunuz. Bu sentezi ilk defa görüyor belki de birçok insan. Cemal Reşit Rey konseri bitiyor, peşinden Davut Aydüz Hoca ile Kur’an tefsiri başlıyor. O bitiyor bir sergiye, açık oturuma geçiyorsunuz. Dinî programdan hemen sonra yayınladığımız müzik konusunda hassas davranıyoruz. Bugüne kadar tepki almadık. Azımsanmayacak sayıda dinî programımız mevcut. İnsanların aradıkları bilgiyi bir ansiklopedi, rehber gibi, anlaşılabilir, sakin şekilde, tartışmadan sunuyoruz. Mesela Faruk Beşer ile İslam ve Hayat bir senedir binlerce soruya cevap verdi. Tefekkür ve Ufuk Ötesi de bu bağlamda önemli. Mehtap TV entelektüel yapısının yanında dini dört duvar arasında herkese ulaştırıp sevdirdi ve bunu da estetik bir şekilde yaptı. Demokrasi ve insan hakları, kültür-sanat ve inanç dünyamız alanlarındaki ortak payda zaten estetik sunum. Gözden kalbe ve beyne gidiyoruz. O anlamda bir kültür kanalı olarak televizyonculuğun sanatını yapma da dördüncü misyonumuz. Amerika’dan ve yurt içinden görsellik alanında ödüller kazandık. Arap ülkelerinin birinde dinî programlarımız ilk üçe girdi. Bu tip dönüşler aldığımız için görsel misyonda da Mehtap’ın iyi yönde ilerlediğini düşünüyorum.

-Kısa süreli ve çok sayıda programın olması yayın adına işi zorlaştırmıyor mu?

Biz üniversiteye döndük zaten. Yayına başlamadan önce üç aylık program hazırladık. Dolayısıyla tekrara düşmedik. Şu anda yayına koyamadığımız programlar var. Kısa program yapmak zor. Ama sonuçta biz eğlence kanalı değiliz. Böyle bir kanalı izlemek zordur. Bunu aşmanın yöntemlerini bulmamız gerekiyordu. Birinci yol insanların zevklerine ve gözlerine hitap etmek, ikincisi kısa programlar yapmaktı. Bizim o anlamda yayın koordinatörümüz Üzeyir Bey günde iki saat yayın planlama yapıyor sadece. Çok kısa programlarımız olduğu için normal televizyonların yaptığı haftalık planlamayı biz her gün yapıyoruz. Dünyada bizim kadar çok parçalı yayın yapan bir televizyon yok diye düşünüyorum. Konuşan bir televizyonuz, bunun ağırlığını aşmak için de kısa program yapmak durumundayız. Yurt dışından aldığımız bazı belgeselleri bile bölüp izlenebilir hâle getiriyoruz. Avrupa’da özellikle ilk açıldığımız zamanlarda “Mehtap TV bizim için bir üniversite oldu” tepkisini almıştık. Türkiye’den bir kanal olması ve içerisinde din, kültür, sanat gibi unsurları barındırması sebebiyle Avrupa’daki Türkler özellikle çocuklarının eğitiminde Mehtap’ı kullandıklarını söylüyor. O anlamda kültür kanalı olmasının yanı sıra, bir eğitim platformu aynı zamanda Mehtap TV.

-Yani bir programı seçip onu sürekli izleyen bir kişi en azından o konuda epey bir bilgi sahibi oluyor.

Hatta şöyle bir espri yapmıştım: Seyirci Mehtap TV’yi bir sene devamlı takip etse sertifika vermek lazım. Gerçi Radyo Günleri gibi programlarla biraz daha eğlenceye dönük aktüel işleri yapmaya çalışıyoruz; ama genelde eğitici programlarımız var. Ayrıca zaten sizi 24 saat kimse izlemez. Biz dolu dolu bir yayın yapmaya çalışıyoruz. Gündüz kadın ve çocuklara hitap ediyoruz. Akşam fikir kuşağında daha çok erkeklere yönelik programlar yapıyoruz. Hatta geceyi de planlıyoruz. Kim nereye denk gelirse, kim nerden ne alabilirse. Biz kaliteli mallardan oluşan iyi bir market oluşturmaya çalışıyoruz. Herkes buradan istediğini alabiliyor. Merdiven altı mal koymuyoruz ekrana. Bundan sonrası seç, beğen, al. ‘Ucuz olsun satarız’ mantığında değiliz. Mehtap, onun için zor bir kanal.

-Dünyada bir benzeriniz var mı?

Kültür-sanat ağırlıklı kanallar var dünyada nadir de olsa. Mesela Amerika’da PBS biraz benzetiliyor bize. Belgesel ağırlıklı bir kanal ve popüler değil. Her türlü fikre yer veriliyor. Tabii ciddi farklılıklarımız var. Avrupa’da da Arte diye bir kanal var. Uyduyu taradığımda kültür kanalı olarak fazla seçenek görmüyorum.

-Programlarınızda genellikle sunucu kullanmıyorsunuz. Bundan sonra markalaşmak adına sunuculara yer vermeyi düşünüyor musunuz?

Sunucu olmaması biraz bizim hızlı üretimimizle, biraz da yetişmiş insan olmamasıyla ilgili. Televizyonda önce yıldız oluşturulur. Bizim de zamanla bazı programları sunuculu yapma gibi bir takvimimiz var. Ama bu ne kadar hızlı gerçekleşir bilmiyorum. Biz tekrara düşen bir kanal olduğumuz için sunuculu programlar çok çabuk eskir. Sadece konuğun gözüktüğü programlar ise bir arşiv malzemesi gibi oluyor. Kısa bir belgesele dönüşüyor âdeta. Dolayısıyla onu kullanmak çok daha rahat oluyor. Sunucuyla o programı yayınladığınız zaman aynı havayı alamıyorsunuz. Daha önce yapılmış hissi veriyor hemen. Ama yine de tekrar etme şansımızın olmadığı sinema programları gibi yapımlara sunucu katmayı düşünüyoruz.

-Yeni projelerinize gelirsek, bu sene neler yapmayı planlıyorsunuz? Gençler için çalışmalarınız olacak mı?

Aktüel olarak daha çok gençlere dönük Radyo Günleri, Kahve Molası, İşte Kültür, Perdeler var. Bilgi teknolojileriyle ilgili iki genç arkadaşın sunduğu formatı değişik bir program Bilgitek de devam ediyor. Bu tarz programların sayılarını artırmaya çalışıyoruz. Başka program formatları da var kafamızda ama hayata geçirmek için hem zamana hem de paraya ihtiyaç var. Aslında aktüalite programlarını canlı yapmanız lazım. Çünkü canlının verdiği havayı başka şekilde alamazsınız. Mesela 21.00 kuşağında hocalar müsait olmayınca bazen banttan çekiyoruz. Seyirci bunu bilmediği hâlde programa gelen mesaj sayısı düşüyor. O enteresan bir enerji. Anında etkiliyor. Bir de yeni projelerin formatımıza uyması lazım. Biz Mehtap’ta yayınlanan çizgi filmleri bile özel seçiyoruz. Şiddetin, yaratıkların olmadığı yapımları tercih ediyoruz. Belgesellerde hayvanların böl parçala görüntülerinden ziyade tabiatın, manzaranın anlatıldığı çalışmalara yer veriyoruz. Bütün bu yapımlar Mehtap’ın o ince çizgisine uymalı. Bunu önemsediğimiz için 21.00 kuşağımıza tartışma değil fikir kuşağı dedik.

-Mehtap TV’nin ‘Aydınları buluşturuyor’ diye bir sloganı var. Hakikaten de sosyologlar, siyaset bilimciler, ilahiyatçılar, edebiyatçılar birer birer Mehtap TV ekranından geçiyor.

‘Üniversite gibi bir televizyon’ tepkisini çok alıyoruz. Çok farklı yelpazede insanlar Mehtap TV’ye geliyor. Özellikle akademik camiada televizyonumuzun bir kabulü var ve seve seve konuk oluyorlar. Fikirlerin çatıştığı değil de toplandığı bir merkez hâline geldik. Mehtap’ın bir güzelliği de şu: İzlenme kaygımız var; ama reyting kaygımız yok, tematik kanal olduğumuz için. Bu da ‘şu program faydalı ve güzel olur’ diye düşündüğünüzde bunu hayata geçirme imkânı sunuyor. Bu anlamda televizyonculuk hayatımın en keyifli yılları Mehtap TV’de geçiyor.

ELİF NESİBE ÖZBUDAK

Aksiyon

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder