31 Ocak 2012 Salı

Ayna - Bu Hafta - Sao Tome Principe'de

Ayna bu hafta sizleri adını ilk kez duyduğunuz ülkelerden birisine götürüyor. Atlas Okyanusunda küçük bir ada ülkesi. Eski bir Portekiz sömürgesi. Nüfusu 165 bin. Ayna Sao Tome ve Principe ülkesini tanıtıyor sizlere.
Ülkenin, adanın ve başkentin ismi aynı. Hepsi Sao Tome.

Ülke Sao Tome ve Principe olmak üzere iki adadan oluşuyor. Başkent, Sao Tome adasında. Başkentin nüfusu 60 bin civarında. Ülke topraklarını oluşturan diğer ada Principe’in nüfusu ise 6 bin civarında. Dolayısıyla ülke nüfusunun çoğunluğu Sao Tome adasında yaşıyor. Yani hayat ve hareketlilik Sao Tome’de. 

Ülkenin para birimi “Dobra”.

Biz insanlara dobra derken Sao Tomeliler paralarına Dobra diyorlar. 1 Dolar yaklaşık 20 Bin Dobra yapıyor. Elimizde tuttuğumuz 10 Bin, 20 Bin, 50 Bin ve 100 Bin Dobra’ları sizler için tanıtıyoruz.

Sao Tome’de ciddi bir yoksulluk göze çarpıyor.

Ülke nüfusunun yarısı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Yeni keşfedilen petrolse herkes için bir umut olmuş. Ülke bir an önce borçlarından kurtulup kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor. Bir öğretmen 100-200 dolar arası para alıyor aylık. İnsanlar mahallenin çeşmesinden sularını dolduruyorlar. Çünkü şebeke suyu yok evlerinde. Her mahallenin veya semtin bir çeşmesi var. Ve insanlar günlük su ihtiyacını bu çeşmelerden karşılıyorlar.

Sao Tome’liler çamaşırlarını nehirde yıkıyorlar.

Evlerinde şebeke suyu olmayınca çamaşırlarını nehir kenarlarında yıkayan Sao Tomelilere rastlıyoruz. Başkalarının çamaşırlarını yıkayarak para kazanmaya çalışanlar da var içlerinde. Kimileri çamaşırlarını yıkamaya devam ederken, kimileri de kendilerini yıkıyorlar nehirde. Nehir kenarlarıysa serilen çamaşırlarla dolu.

Motosiklet taksilere bu ülkede de rastladık.

Ülkede motosikletlerin yaygın olarak kullanılması dikkatimizi çekiyor. Motosiklet taksiler müşterilerini bekliyor yol kenarında. Hem daha ucuz olması hem de trafikte daha hızlı gitmeleri açısından motosiklet taksiler daha çok tercih ediliyor bu ülkede.


Ayna - Sao Tome Principe bölümünü Küre TV'den izleyebilirsiniz.

Ayna - Sao Tome Principe Bölümü

Ayna’nın okyanusun ortasında ki bilinmeyen bu güzel ve gizemli ülkedeki turu haftaya da devam edecek. Bizden ayrılmayın.

Farklı Boyut Röportajımız Çok Yakında Sizlerle

Güzel bir İstanbul gününde röportaj yapmak için yollara düşmek gibisi yoktur herhalde. Ama karlı bir gün olunca daha güzel oluyormuş hani. İliklerimize kadar üşüdük biraz, sonra farklı dizimiz Farklı Boyut ekibi ile sıcacık set arabasına binip röportaj mekanına geçtik.

Resim

Varlığın ötesine yolculuğu gizem ve maneviyatla süsleyerek anlatan dizimiz 'Farklı Boyut'un oyuncusundan yönetmenine, yapımcısından ışıksına tüm ekibiyle gerçekleştirdiğimiz röportaj, çok yakında fotoğraf ve video kayıt sürprizleriyle Samanyolu Fanları'nda sizlerle olacak.

Resim

Melek karakteri ile Müjgan Gönül, Melike karakteri ile Müge Uyar ve sempatik kötü karakter Hançer ile Serkan Kunter siz Samanyolu Fanları için konuştu. Sürprizlerle dolu röportajımızın devamı ve merak ettiğiniz soruların cevabı için için bizi, http://www.samanyolufanlari.com adresini takip edin. SamanyoluFanları farkıyla "Farklı Boyut" Röportajı, çok yakında sizlerle...


Resim


Farklı Boyut Röportajımız Çok Yakında Sizlerle

30 Ocak 2012 Pazartesi

Türkçe Olimpiyatları - Dünden Yarına Belgeseli

Kanal A Televizyonu'nda yayınlanan Dünden Yarına proğramında 2003'den bu yana Türkçe Olimpiyatları anlatılıyor.

Resim

Her yıl Bahar başı farklı bir mevsimdir. 2003 yılından bu yana her yıl düzenlenen bu organizasyona dünyanın hemen hemen her yerinden yüzlerce Türkçe sevdalısı öğrenci katılır.

Türkçelerini Türkiye'de kanıtlamak, Türkçe söylemek, Türkçe yazmak, Türkçe anlamak için. Ülkemizde sivil insiyatifin gerçekleştirdiği en büyük organizasyon olma özelliğini taşıyan Türkçe Olimpiyatları, nasıl başladı nasıl gelişti ve hangi ufuklara doğru yol alıyor...




Türkçe Olimpiyatları - Dünden Yarına Belgeseli

Cumartesi En Çok İzlenen Dizi: 'Şefkat Tepe'

Resim

Samanyolu Televizyonu'nun sevilen dizisi Şefkat Tepe'nin izlenme oranı, reytingi, her geçen gün yükseliyor...

Şefkat Tepe, son haftalarda, reyting ölçümlerinde dizi kategorisinde 1. sırada yer alıyor.

SBT Analiz şirketine göre, dizi son yayınlanan bölümüyle, Türkiye'de o gün en çok izlenen dizi film oldu. 

Dizi, masum insaların hayatına kast eden terörü ve ona karşı mücadele edenleri anlatıyor.




Şefkat Tepe her cumartesi saat 19:30'da Samanyolu Televizyonu'nda...

Cumartesi En Çok İzlenen Dizi: 'Şefkat Tepe'

Davetsiz Misafir Konya'da!

Samanyolu Televizyonu'nda yayınlanan türkü tadında program ''Davetsiz Misafir" ekibi ilçemize gelerek çekimler yaptı.

Resim

Türk Halk Müziği Sanatçısı Turgay Başyayla'nın Anadolu'nun keşfedilmemiş şehirlerini, ilçelerini, köylerini gezerek, hiç duyulmamış türkülerini de seslendirdiği programda o yöreninde en meşhur lezzetlerini izleyici ile buluşturuyor.

Yönetmen ve Yapımcı Mustafa Bilgiç, Prodüksiyon Amiri Mustafa Bulgan, Kameramanlar Adem Gökbudak, Murat Sevimay ve Ulaştırma sorumlusu Habibullah Yazıcı’dan oluşan Davetsiz Misafir Programı ekibi, Turgay Başyayla’nın sunuculuğu ile Akşehir’de Nasreddin Hoca Türbesi, Gülmece Parkı, Eski sokaklar, Helvacı Necmi, Akkuş Köfte, Lale Kebap, gibi yerlerde çekimler yaptı...

Akşehir’in meşhur Hersesini, etli ekmeğini ve tandır kebabını çekerek bu lezzetleri de ekranlara taşıyacak olan ekip, Akşehirli hanımlar tarafından yapılan ve çekimleri Özpark Otel’in Düğün Salonunda yapılan 25 çeşit Akşehir ev yemeğinin de tanıtımını yapacak. Program ekibi ayrıca Akşehir Belediyesi Sıra Yarenleri gösterisini de izleyiciyle buluşturacak.

Programın Yönetmeni ve Yapımcısı Mustafa Bilgiç ''Akşehir’de 2 gün boyunca çekimler yaptık. Burada o kadar bol konu ve lezzetli yemekler var ki hangisini çekeceğimizi şaşırdık. Akşehir’in misafirperverliği ve güzellikleri bizleri çok etkiledi. Yaptığımız çekimler 2 programı dolduracak kadar çok oldu. Yaptığımız çekimlerin bir kısmı önümüzdeki hafta yayınlanacak programda ekrana gelecek. Yayınlayamadığımız kısımlar ise önümüzdeki aylarda yayınlanacak. Bu sayede Akşehir iki kez ekrana gelmiş olacak. Bizlere yardımcı olan başta Akşehir Belediye Başkanımız Abdülkadir Oğul olmak üzere tüm Belediye yetkililerine, esnaflarımıza, Akşehirli hanımlarımıza teşekkür ediyoruz. Çok güzel çekimler yaptık. ''İnşallah yayınlandığında herkes beğenecek'' dedi.

Akşehir’deki çekimler boyunca sempatik ve mütevazı tavırlarıyla herkesin sevgisini kazanan Sanatçı Turgay Başyayla ise ''Akşehir’de, Nasreddin Hoca’nın kentinde olmaktan bir kez daha mutluluk duydum. Daha öce Çakıllar’da ve Akşehir’de konserler vermiştim. Güler yüzlü insanların olduğu bu şehir’de muhteşem lezzetli yemekleri, türkülerle harmanlayarak güzel bir program çektik. Yardımlarını esirgemeyen tüm herkese teşekkür ediyorum'' diye konuştu.


Davetsiz Misafir Konya Bölümünü Küre TV'den izleyebilirsiniz.

Davetsiz Misafir Konya Bölümü

Akşehir’de yapılan çekimlerin 1 Şubat 2012 tarihinde Samanyolu Televizyonu’nda saat 23.00’deki Davetsiz Misafir programında ekrana gelecek.

29 Ocak 2012 Pazar

Set Üstü Hayatlar

Ekranda dönen dizilerin adı değişiyor belki, ama sette çalışan işçilerin dramı hep aynı. Şoföründen ışıkçısına, kostümcüsünden çaycısına, ağır çalışma şartları altında eziliyorlar. Milyonları hikâyelerine ortak eden emekçilerin kendi hikayelerini bilmiyor hiç kimse. Öğrenmek için bir günlüğüne set işçisi olduk. Kâh dondurucu soğukta yerleri süpürdük kâh reflektör tutup yolu kapattık birlikte.

Resim

'Değiştir hanım şunu, sıkıldım', 'Bu saate kim izler?' 'Bitmek bilmiyor, uykum geldi.''Bir hata daha buldum. ' 'Yine hata; gece-gündüz karıştı.' Yerli dizilerin bol izlendiği evlerde duyulması muhtemel diyalogların başında geliyor bu cümleler... Fakat hiç hatırlamadığımız ve ıskaladığımız bir şey var bu dizilerde... Bizler esas oğlan ve esas kızın aşkıyla ilgilenirken, jenerikten akar gider aslında hikâyenin gerçek kahramanları! Koca reklam tabelalarının yanına sıkıştırılmış küçük puntolardır onlar... 

O ışıltılı dünyanın ardındaki dramlara bakmadan sıcak odalarımızdan eleştirdiğimiz, yayından kaldırılan dizilerin emekçileri. Yani 'set işçileri'... Ortaya koymaya çalıştıkları hikayenin silik kahramanları onlar. Ağustos 2009'da Zaman Cumaertesi ekinde yayınlanan 'Figüran Pazarı'ndan insan manzaraları' başlıklı haberin ikinci ayağında bu kez de 'set işçilerinin dramı'na ışık tutmaya çalıştık. Sadece öldüklerinde birkaç satır habere konu olan; şoförü, ışıkçısı, çaycısı, kameramanı ve kostümcüsü... Onlarla bir gün yaşadık. Hem de 'işçi' olarak. Çocuğunu haftada sadece 2 saat görebilen babalar, boşanmak isteyen karısını üç kez otogardan getiren ancak dördüncüsüne yetişemediği için dağılan yuvalar, sigortasız zorlu çalışma şartları... Ve en önemlisi dizi yayından kaldırıldığında onca insanın işsiz kalması. 

Gazeteci olduğumuzu sadece yapımcıya söyledik. Bu yüzden de habere konu olan dizi ve isimleri, zarar görmemeleri için vermiyoruz. Zira Türkiye'deki set ortamları aşağı yukarı aynı. Girdikten sonra bir an önce çıkma isteği uyandıran setlerde tüm çalışanların dediği gibi tek bir şey düşünüyor insan: "Bu iş yapılmaz, Allah yardım etsin." 

"Yedek çamaşır getirmeyi unutma" 

Onların ne zaman biteceği belli olmayan bir günlük koşuşturması sabahın erken saatinde, 07.00'de Taksim'den binilen serviste başlıyor. Mekan; Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi yerleşkesi içinde bulunan eski cezaevi. Kostüm ve ekipmanları taşıyan kamyonların çekim mekanına ulaştığı bilgisi geliyor ilk olarak. Bir-iki koltuğun boş olduğu arabada gözü açık kimse yok. Bir gün önce saat 02.00'de biten çekimlerden hepsi yorgun düşmüş. 'Sen kimsin, neden bindin bu araca?' diyen yok... Cezaevinin önüne geldiğimizi 'Haydi arkadaşlar, hoca gelmeden seti hazırlayalım!' bağrışmalarından anlıyoruz. Set amiri ile tanışıyorum. Buralarda her şey ondan soruluyor. 'Hoş geldin. Burada bana bağlı çalışacaksın. İlk olarak kamyonları boşaltın arkadaşlarla..." Herkes bir işin ucundan tutuyor. Unutmadan! En önemli şeyin malzemelere sahip çıkmak olduğu tembih ediliyor. Takozlar, çantalar, ağırlıklar, kum torbaları vs... Hava buz kesiyor ve çay kazanının şırıltısı insanın içini ısıtıyor. Evden getirdiğim, getirmem için sıkı sıkı tembih edilen içinde yedek iç çamaşırlarının bulunduğu poşeti bir köşeye koyuyorum... Gelmeden önce telefonla arayan prodüksiyon ekibinden bir görevli, 'Biz sana çizme, yağmurluk ve eldiven veririz. Sen üzerini çok sıkı giy. Yedek iç çamaşır getirmeyi ihmal etme' demişti. Simit ve açmadan oluşan bir sabah kahvaltısı... Bu arada görev dağılımı yapılıyor. Ne mi yapıyorum? Her işi... 

"Çekimin ne zaman biteceğini sormayacaksın!" 

Herkes elinden geldiği kadar birşeyler öğretmeye çalışıyor. Özellikle de set amiri. "İlk gelene iyi davranmak lazım. Yoksa çalıştırmaya adam bulamıyoruz. Hemen kaçıyorlar.." diyor. Ancak benim; 'Set tahminen ne zaman biter?' sorum yüzlerdeki ifadeyi bir anda değiştiriyor. Meğerse setin ne zaman biteceğini sormak, küfretmekle eş değer sayılırmış. Sorulmazmış. Takozları topla, şaryoyu kur, reflektörü tut, kabloları topla-bağla, yönetmene çay ver, yerleri süpür, onu getir, bunu götür... Hepsini anladım da, 'Yolu kapa!' komutu en zor olanıymış. 'Çekim var, birkaç dakika bekleyin...' dediğinizde onlarca soru geliyor vatandaştan; Hangi kanal? Ne çekiyorsunuz? Kim oynuyor? Ne zaman yayınlanacak? vs... Bununla da kalmayıp bir de 'Siz dizi çekeceksiniz diye burda beklemek zorunda mıyız kardeşim!' diyenler. Herkese izah etmeniz gerekiyor olup biteni. Bir planı bitirip öbürüne geçmek ve gün ışığından azami derecede istifade etmek için bir saniye bile durmuyor ekip. Doksan dakikayı bulan dizi sürelerinin çalışanları ne denli etkilediğini burada görmüş oluyoruz. Sürekli bir telaş ve koşturma... 'Kanal kaset bekliyor' cümlesi olumsuz her konuşmanın sonuna ekleniyor. 

Koşarak yemek, beş dakikada çay 

Set amirinin, 'ekibin yarısı yemeğe gitsin' demesi, o ana kadar duyduğum en güzel cümle. Bardakta çorba, ekmek arası köfte ve döner için kuyruğa griyoruz. Bir an önce yiyip geride kalanların da gelmesi için acele etmemiz gerektiğini hatırlatıyor bir meslektaşım! Kiminle sohbet etsem ağız birliği etmişcesine 'Bu iş yapılmaz!' cümlesini duyuyorum. İyi de o zaman neden buradasınız? Kimi evlenmek, kimi evini geçindirmek, kimi de hasta annesine bakmak için çalışıyor...

Evlenmek demişken, bir set çalışanının söyledikleri sosyal hayatlarının yok denecek kadar az olduğunu doğruluyor. 'Ben pek çok dizi setinde çalıştım. Başta yönetmenler olmak üzere çoğu çalışanın ikinci evliliğini yaptığını biliyorum. O yüzden evlenmeye korkuyorum.' Ardından da tanık olduğu bir olayı anlatıyor beş dakikalık çay sohbetinde. Bir arkadaşının hanımı eşinin çalışma saatlerinden şikayatçiymiş. Hanımı üç kez evden kaçıp başka bir şehirde yaşayan annesinin yanına gitmek için teşebbüste bulunmuş. O her seferinde 'tamam düzelecek' diyerek ikna etmeyi başarsa da dördüncüsünde yetişememiş ve eşi gitmiş. Tabii sonu malum, ayrılmışlar. Her ne kadar şartlar zor olsa da katlanmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Tek istedikleri sosyal güvence ve insanca bir hayat... 

"Boş boş gezmeyin daha 10 sahne var!" 

Ne yaparsanız yapın, yönetmeni ve prodüksiyon görevlilerini mutlu edemiyorsunuz. Oyuncu kaprisleri bir kenara, sürekli bir işin ucundan tutmanız isteniyor. Yönetmen, ancak setin bir makine gibi işlediğini gördüğünde gülüyor. İçerideki çekimler devam ederken dış çekimlerin bitmesi için ekip ikiye bölünüyor. Bu durum pek çok dizide böyle. Gün ışığı önemli. Dramanın akışına göre bazen iki ekip ayrı ayrı yerlerde çalıştırılıyor. Yetişmesi gereken bir kaset var çünkü. Bu arada cezaevi çekimleri sürerken ekibin bir bölümüyle bir başka semte doğru yol alıyoruz. Gece geç saatte buluşmak üzere oradaki arkadaşlarla vedalaştık. Bir gecekondu... Dış çekim, iç mekan, geniş plan, yakın plan... Gece geç saatlere kadar süren çekimlerin ardından servis, belli güzergahlara bırakıyor çalışanları. Soğuk bütün vücuduna işliyor insanın. Kalorifer peteğinin dibinde ancak üç saat sonra kendime gelebiliyorum. Ne diyelim; 'Allah yardımcıları olsun..' Tabi bir de çalışma şartları düzgün, çekim süreleri kısa ve sosyal hakları verilmiş bir set diliyorum onlar için... 

Dizilerin silik kahramanları... 

"Dostluklar, arkadaşlıklar, aşklar, hastalıklar, doğum günleri ve daha neler neler... Her şey sette yaşanır onlar için. Onların 'küçük dünyası' olmuş set.. Bir set mesaisi aşağı yukarı 18 saatti buluyor. Sadece uyumak için gidiliyor evlere. O da bazen 3 bazen 5 saat.... Farkında olmadan hayatlarından o kadar çok şey veriyorlar ki... Sosyal hayatlarını, ailelerini ve değerlerini bir kenara bırakmak durumunda kalıyorlar. Hep bir özlem... Büyük bir ailenin içinde olduklarını düşünseler de içi boş bir fanusta geçiyor zaman. Gündeme ait ne varsa orada öğreniyorlar. Van depremini, Libya'daki iç savaşı ve şike iddialarını... Film çekerken ortaya koymaya çalıştıkları hikayenin silik kahramanları olduklarından bihaberler... 

Cüneyt Arkın bizi tutardı 

Kemal Sunal, Cüneyt Arkın, Ali Şen, ve Tekin Akmansoy gibi pek çok usta isimle çalışan 30 yılık set işçisi İ.Y. başından geçen olayları şöyle anlatıyor: "Set zor iştir. Bütün mekanı ve ekibi hazırlarsınız. Ağır iştir bizimki. Bedene dayalı bir iş. Sağlık imkanlarının iyi olması gerekir. 18 yaşından beri setlerdeyim. Çok şey gördüm. Ama unutamadığım iki önemli anım var. Bir gün Cüneyt Arkın'ın setindeyim. Yemek dağıtıldı. Ona da getirdiler. Beni yanına çağırdı ve ne yediğimi sordu. Kendisine gelen yemek ile bizim yediğimizin farklı olduğunu öğrenince prodüksiyondan birini çağırdı ve "Herkese aynı yemeği getirin!" diye fırça attı. Bir de Ali Şen'in Atlar dizisini çekiyorduk. 'Ne yapıyorsun?' diye sordu. Ben de anlattım. "Sana baba nasihatı bu işi yapma." dedi. Sosyal hayatımız yok gibi, eve zaman ayıramıyoruz. Bu saatten sonra yapacak başka bir mesleğim de yok." 

Dizi yayından kalktı, düğün takılarını yedik 

Reyting almadığı gerekçesiyle yayından kaldırılan pek çok dizi dramları da beraberinde getiriyor. Setlerde ışık görevlisi olarak çalışan K.K adlı bir çalışan başından geçeni şöyle anlatıyor: "2007 temmuz ayında diziye de güvenip evlendim. Evlendiğim gibi dizi yayından kalktı. 6 ay işsiz kaldım. Bu sürede 'bugün yarın' diyerek yeni çekeceğimiz diziyi bekledim. Bu 6 ay içerisinde düğünde takılan takıları bitirdik. Bununla da kalmadık, herkese borçlandık. Halen o borçları ödemeye uğraşıyorum."


Set Üstü Hayatlar

Ve İnsan Aldandı 23. Bölüm

Şeytan tuzaklarını kuruyor

Resim

Samanyolu TV'nin sevilen dizisi Ve İnsan Aldandı sizlerle... 

Erdal, saygınlık kazanmak uğruna kötü işlere bulaşır. Erdal, zengin bir kızla dünya evine girmiş ve 17 yıl bu evliliği sürdürmüştür. Ancak Erdal, kayınpederinden hak ettiği saygıyı göremediği gibi ezilir ve aşağılanır.

Özel yaşamındaki mutsuzluk iş yşamında da peşini bırakmaz. Öyle ki yaptığı projelerle dahi ilgilenilmez. Artık oğlu bile babasını pısırık olmakla suçlamaya başlamıştır.

Şeytan boş durmaz. Erdal'a en yakın vasıtasıyla yaklaşır. Erdal yıllardır kazanmak istediği saygınlığı elde edebilmek için kendi karısını kaçırmaya karar verir.

Fakat işler planladığı gibi gitmez. Olaylar rayından çıkar ve geri dönüşü olmayan bir yola girer.




Ve İnsan Aldandı 23. Bölümü Küre TV'den izleyebilirsiniz.

Ve İnsan Aldandı 23. Bölüm

Ve İnsan Aldandı yeni bölümüyle 30 Ocak Pazartesi 19:30'da Samanyolu TV'de..

Farklı Desenler 61. Bölüm

Yaşar'ın hazin sonu...

Resim

Yaşar gözyaşları arasında toprağa verilir. Pınar ise acı, hüzün, ölüm dinlemeden yapacağını yapar. Cenazeye gelen gizemli adam Emir'e yaklaşır ve onu bir adrese yönlendirir.

Emir bunun tuzak olduğunu anlayacak mıdır? Feride ve Pınar'ın arasında bir mektup krizi yaşanır. Feride, kendisine ait olan mektubu Pınar'dan almayı başarabilecek mi?






Farklı Desenler 61. Bölümü Küre TV'den izleyebilirsiniz.

Farklı Desenler 61. Bölüm

Farklı Desenler, 61. Bölümü ile 29 Ocak 2012 Pazar 19:30'da Samanyolu TV & Küre TV'de...

27 Ocak 2012 Cuma

Günahlar Karşısında Sabır Talebi

Hazreti İsa'nın (aleyhisselam) doğumundan yaklaşık olarak 9-10 asır önce Mısır ile Filistin arasında Amalika adlı bir kavim yaşamaktaydı.

Resim

Câlût adında bir hükümdar tarafından idare edilen bu kavim, İsrailoğulları'na saldırıp onları perişan etmiş; vatanlarından kovmuş, çoluk çocuklarından ayrı koymuştu. Bunun üzerine İsrailoğulları, peygamberlerine müracaatta bulunmuş, düşmanlarıyla çarpışmak için kendilerine bir komutan tayin etmesini istemişlerdi. "Ne olur, bize bir hükümdar tayin et de biz de Allah yolunda cihad edelim" demişlerdi. İsrailoğulları'nın fıtratını çok iyi bilen o peygamber, "Ya savaşma emri size farz kılınır, siz de savaşmazsanız?" deyince onlar, "Ne diye Allah yolunda cihad etmeyelim ki; vatanlarından çıkarılan biz, çoluk çocuğundan ayrı düşenler de yine biziz." cevabını vermişlerdir. Onlar böyle deseler de, cihad kendilerine farz kılınınca içlerinden çoğu sözlerinden dönüvermiş ve geride ahdine sadık pek az insan kalmıştır. Fakat dönemin peygamberi, bunu önceden bilmesine ve onların daha sonra takınacakları tavrı o anki hallerinden okumasına rağmen İsrailoğulları'nın kumandan talebini geri çevirmemiş, Tâlût'u hükümdar ve başkomutan olarak tayin etmiştir. 

Tâlût ve Suyla İmtihan 

İsrailoğulları başlangıçta işi zenginlik ve kavmiyetçilik noktasından ele almış ve Tâlût'un hükümdarlığını tasvip etmemişlerdi. Peygamberleri onlara seçimin Allah Teâlâ tarafından yapıldığını ima etmiş, Tâlût'un Hak indindeki yerine dikkat çekmiş ve devamla şöyle demişti: "Onun hükümdarlığının alâmeti, size içinde Rabb'inizden bir sekîne ile Mûsâ ve Harun'un manevî mirasından bir bakiyye bulunan ve meleklerce taşınan bir sandığın gelmesidir. Eğer iman etmeye niyetli iseniz bunda, elbette sizin için delil vardır." İşte, İsrailoğulları ancak o zaman Tâlût'un hükümranlığına razı olmuşlardı. 

Tâlût, Câlût'a karşı sefere çıkmak üzere ordusunu harekete geçirince askerlerine şöyle demişti: "Allah sizi, bir ırmakla imtihan edecek. Onun suyundan kana kana içen benden sayılmayacak; sadece avucuyla aldığı miktar muaf olmak üzere, kim o sudan içmezse o da benden sayılacak." Böylece, Tâlût onları uyarmıştı; fakat onlar, -pek azı hariç- suyun başına varır varmaz ondan avuç avuç içmişlerdi. İçmiş ama içtikçe daha bir susamış, bir türlü suya kanmamış ve imtihanı kaybederek yolda kalmışlardı. Tâlût ve zaruret miktarı bir avuç suyla iktifa eden sâdık müminler ise ihtiyaçlarını görüp ırmağın diğer tarafına selametle geçmişlerdi. Suyun öbür yakasında kalanlar, yeis ve inkisar şurubu içmişçesine "Bugün bizim Câlût ve ordusuna karşı duracak tâkatimiz yoktur" demiş, geri çekilmişlerdi; ama ölümden sonra diriltilip Allah'ın huzuruna çıkacaklarını bilen diğerleri, "Nice küçük topluluklar vardır ki, Allah'ın izniyle, büyük cemaatlere galip gelmiştir. Doğrusu Allah, sabredenlerle beraberdir." diyerek yollarına devam etmişlerdi. 

Evet, mü'minler, ahde vefa göstererek Hak yolunda şehid veya vazifesini yapmış gazi olmaya karar vermişlerdi. Onlar, Câlût'u ve onun yüreklere korku salan ordusunu görünce ürküp kaçma yerine Tâlût'un etrafında daha bir kenetlenmiş ve Allah'a teveccüh edip sabra sarılmak gerektiğine inanarak şöyle niyaz etmişlerdi: "Ya Rabbenâ, üstümüze gürül gürül sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ver ve kâfir topluluğa karşı bizi muzaffer eyle!" (Bakara, 2/250) 

İşte, İsrailoğulları'ndan çoğunun onca hır-gür çıkarmalarından, ahde vefasızlık yapmalarından ve inananları yüz üstü bırakıp geri dönmelerinden sonra, sadıkların o kadarcık bir teveccühünü Cenâb-ı Hak cevapsız ve mükâfatsız bırakmamıştı. Allah'ın izni ve inayetiyle Dâvud (aleyhisselam) Câlût'u öldürmüş ve Tâlût ordusu düşmanlarını bozguna uğratmıştı. 

Neye Karşı Sabır? 

Sabır, bir zaviyeden diyanetin yarısını teşkil eden çok önemli bir kalbî ameldir; o sadece belalara münhasır değildir, onun pek çok çeşidi, derinliği, yanı vardır. Hazreti Üstad, belli başlı sabır çeşitlerini üç kategoride toplamış; hususiyle masiyetten uzak durmayı, musibetlere katlanmayı ve ibadet ü taatte devamlı olmayı nazara vermiştir. Bununla beraber, sabredilen hususlar itibarıyla sabır çeşitlerini çoğaltmak da mümkündür: Dünyanın cezbedici güzellikleri ve nefsi gıcıklayan nimetleri karşısında istikameti koruma adına sabır, belli bir vakte bağlı işlerde zamanın çıldırtıcılığına karşı sabır, ermiş insanların can ü gönülden cemâl-i İlahi'yi arzu etmelerine rağmen dine hizmeti kendi nefislerine tercih ederek burada kalıp vazifeye devam etmeleri, her anı "Refik-i A'la" hülyalarıyla geçirdikleri halde O'nun takdirine rıza göstererek ölümü değil O'nun hoşnutluğunu istemeleri şeklindeki vuslata karşı sabır... bunlardan bazılarıdır.

Bu itibarla, bilhassa sokakların birer kanal haline gelip gözlerden gönüllere günah akıtıp durduğu günümüzde masiyetten kaçma ve ibadet ü taate sarılma adına sabır talebi çok önemlidir. Her mü'min hemen her zaman "Allah'ım! Kalbime ibadet ü taati şirin ve günahları da çirkin göster; kulluğu bana sevdir, günahlara karşı içimde tiksinti hissi uyar. İbadetlerde devamlı olma, kötülüklerden uzak durma konusunda beni sabırlı kıl!" mülahazalarıyla oturup kalkmalıdır. 

1- Hazreti Üstad, belli başlı sabır çeşitlerini üç kategoride toplamış; hususiyle günahlardan uzak durmayı, musibetlere katlanmayı ve ibadet ü taatte devamlı olmayı nazara vermiştir. 

2- Sokakların birer kanal haline gelip gözlerden gönüllere günah akıtıp durduğu günümüzde, günahlardan kaçma ve ibadet ü taate sarılma adına sabır talebi çok önemlidir.


Günahlar Karşısında Sabır Talebi

26 Ocak 2012 Perşembe

Şefkat Tepe 53. Bölüm

Şefkat Tepe'de heyecan dorukta... 

Resim

Gözü dönmüş bölücü örgüt yine haince bir plan ile halka zulmetme yolunu seçmiştir. Plan doğrultusunda örgüt üyeleri asker kıyafeti giyerek köyleri basmakta ve yaptıkları bu eşkiyalığı kahraman askerimizin üzerine yıkma yolunu seçmişlerdir.

Böylelikle halkın devlete ve askere olan güvenini sarsıp, kendi taraflarına çekmeyi amaçlamaktadırlar. Bir süredir diziden uzak kalan Şahin ise, yeni ve izleyicileri çok şaşırtacak bir durum ile karşımıza çıkacak.





Şefkat Tepe 53. Bölümü Küre TV'den izleyebilirsiniz.

Şefkat Tepe 53. Bölüm

Şefkat Tepe, 53. Bölümü ile 28 Ocak Cumartesi 19:30'da Samanyolu TV & Küre TV'de...

Farklı Boyut Röportajı İçin Sorularınız

Farklı dizimiz Farklı Boyut'a güzel bir röportaj yakışır diye düşündük. Değerli üyelerimizin sorularını göz önünde bulunduralım, meraklarını giderelim istedik.

E buyrun; Farklı Boyut'a dair ne bilmek istiyorsanız yazabilirsiniz, sorularınızın yanıtlarını çok yakında yayınlanacak röportajımızda bulacaksınız inşAllah.



Farklı Boyut Röportajı İçin Sorularınız

Samanyolu Tv Dizileri Gizli Kalmış Hazine Gibi

Bu akşam yine gezindim kanalları. Ve bir kanalda kaldım. Sağ altta "Adalet ve Merhamet" yazıyordu. Yazı ara ara "Ve İnsan Aldandı" sözüyle yer değişiyordu.

Elektronik Haber Ajansı (e-ha) muhabirinin edindiği bilgiye göre, Samanyolu Tv dizileri Gizli Kalmış Hazine gibi. Örenk olarak; Evladı akciğer hastası olan bir Savcı'nın organ mafyası ile yaşadıkları ibret nazarıyla sergileniyordu. Öylesine bakmaya başladım. Hiç bir kanalda eğleşemeyen uçarı gönlüm, takıldı kaldı bir süre sonra. "Savcı acılı ama kararlı, karısı isyankar ve sabırsız. Mafya acımasız ve inançsız. '' Hiç birini daha önce görmediğim oyuncular acıları, isyanları ve sahtekarlıkları çok güzel sergiliyorlardı bakir yüzlerinde."Ne ve kim olursan ol ama dürüst ol, söz konusu evladınsa da bir sorunu yanlış yollardan çözmeye kalkma, kadere teslim ol, değerlerinden asla taviz verme..." ve daha onlarca mesaj akıyordu ekrandan beynime. Sanki yıllardır yanlış ilaç kullanmıştım da doğru ilacı alan beynim yavaş yavaş tedaviye cevap vermeye başlamıştı.

Dizinin sonunda gözyaşlarımın ellerime tıp tıp düşüşüyle kendime geldim. Evladını kaybetme korkusuyla istemeden
200 bin dolar verdiği mafyanın bir sokak çocuğunun ciğerlerini illegal yolla alıp kendi oğluna takmasına gönlü razı olmayan savcı baba onları yakalatmış, organ yetiştiremediği oğlunu toprağa vermiş, sokak çocuğunun hayatını
kurtarmış ve onu evlat edinmiş, görevinden de açığa alınmıştı.

İşin beni ağlatan kısmı, küçük çocuğun son güne kadar kendisinden imzalı GS forması beklediği Hakan Şükür'den o öldükten sonra formanın gelmesiydi. Baba formayı götürüp oğlunun mezarına bıraktı.

Her şey bir şekilde hallolmuş, savcı bey açığa alınmış ve artık kovalaması gereken bir hayat mücadelesi de yokken gidip eşiyle belki de bir dağ köyünde veya uzun bir gemi seyahatinde dinlenip acılarını teselli edebilecekken Türk milletinin bariz vasfıdır, ağız tadıyla mutlu olamayız ya bir türlü; Devletin verdiği koruma polisi tarafından ki, organ mafyasının adamı imiş başından beri oracıkta, evladının mezarı başında vurulması sıradan bir "ekşın"olarak dizinin değerini iki-üç puan düşürse de çok beğendim.. 

Kanal sahiplerinden bir özür-helallik dilemem lazım. Her zaman dediğim bir şey vardı, STV dizileri pek tutulmaz. Yağmurdan Sonra, Beşinci Boyut, Sırlar Dünyası ve Tek Türkiye gibi başat yapımlardan sonra başarılı bir yapım çıkaramadılar. Hayır, affedin beni, meğer ben ön yargılarımdan dolayı izlemiyor muşum ,meğer hala güzel yapımlarınız varmış. Cemile'nin, Havva'nın, İffet'in sakız gibi sündükçe sünen dertlerinden sonra bu dizi içimi ferahlattı. İnanın, çok ünlü, çok reklamlı, her hafta gündemi etkileyen dizilerden herkes bıktı iyice. Kimi dizilere "Artık bitse de kurtulsak.." diye bakan çok fazla insan var. 

Bu boşluğu sözünü ettiğim dizi gibi mesajı net, oyuncuları amatörlüğün tadına varmış güncel ve samimi yapımlarla siz rahatlıkla doldurabilirsiniz. 

Karşınızda usta ve seçici bir seyirci kitlesi oturuyor; sözümü kaale alın, Sırlar Dünyası'nın, Beşinci Boyut'un yerini tutabilecek yeni dizilerle hem izlenme oranlarınızı yükseltebilir, hem de bıkkın ve doygun, af buyurun "dizi manyağı" olmuş seyirciye taze bir başlangıç yaşatabilirsiniz. 

Haydi STV'ciler, asılın küreklere, hayal dünyası kirlenmiş, rezalet izlemeye doymuş ancak gözü-gönlü güzelliklere aç 70 milyon(!) seyrici sizi bekliyor.. 

Sanırım seyricisi olduğumuz aleme de TV'ye de aynı nazarla bakmamız lazım: İbret nazarı. Şu anda ekranlarda gördüklerimiz bizim şehvet, kin veya hırs nazarlarımızı tetikleyen şeyler olduğu için ekranlar çirkin, bizler huzursuzuz. İbret nazarı; müminin feraset gözü demektir biraz da. Bu konuya da değinelim..



Samanyolu Tv Dizileri Gizli Kalmış Hazine Gibi